Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

gün ne demek?

 - 6 sözlük, 8 sonuç.

BSTS / Gökbilim Terimleri Sözlüğü

gün anlamı İng. day Osm.yevm Alm. Tag Fr. jour
1 - Güneş'in öğleden art arda iki geçişi arasındaki zaman süresi. 2 - Ortalığın aydınlık olduğu zaman aralığı.

Güncel Türkçe Sözlük

gün anlamı
is. 1. Güneş. 2. Güneş ışığı. 3. Gündüz: "Bütün gün yanında kalırdım." -A. Ağaoğlu. 4. Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da." -N. Cumalı. 5. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu." -R. N. Güntekin. 6. Zaman, sıra: "Ama şu son günlerde büyük bir ilerleme olmuştu kadında." -A. Kulin. 7. Çağ, devir. 8. İyi yaşanmış zaman: Zavallı, gün görmedi. 9. Bayram niteliğinde özel gün: Bugün Fransızların günü imiş. 10. Belirli günlerde ev hanımlarının konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı: Yarın Ayşe Hanım'ın günü. 11. Tarih.

Kişi Adları Sözlüğü

Gün anlamı Köken: T.
Cinsiyet: Kız
1. Güneş. 2. Gündüz. 3. İyi yaşanmış zaman.
Cinsiyet: Erkek
1. Güneş. 2. Gündüz. 3. İyi yaşanmış zaman.

Tarama Sözlüğü

gün anlamı
1. Güneş. 2. Gündüz. 3. Vakit, mesut gün, beklenilen kutlu gün.

Türkçe - İngilizce

gün anlamı
isim
1) day
2) sun
3) bee

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

gün anlamı
Gün, güneş

Doğu Trakya

gün anlamı
< ET kün: gün; güneş; gün ışığı; yabancıla. || gün geşdi zeman geldi, günnerde bir gün || gün kesmek: gün tesbit etmek || ele güne garşi: yabancılar önünde || ertesi güni: ertesigün || o güni: o gün || o günsi || o günneri: o günlerde || gala galaya garşi || galanın dibi çarşi || sen zülüf daldasında || ben yandım güne garşi
gün anlamı
Güneş

Kars

gün eş anlamlısı

çağ
is. 1. Zaman dilimi, vakit. 2. Hayatın çocukluk, gençlik vb. dönemlerinden her biri, yaş: "Yazık ki delikanlılık çağını çoktan aşmıştır, şakaklarına kır düşmüştür, ayrıca hastadır." -R. H. Karay. 3. Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, devir: "Dünya atom çağında, biz hâlâ medeniyet kavgası içindeyiz." -F. R. Atay. 4. Tarihin ayrıldığı dört büyük bölümden her biri, kurun: İlk Çağ. Orta Çağ. Yakın Çağ. Yeni Çağ. 5. mec. Bir şeyin uygun, elverişli zamanı: "Kendi çocuğu daha evlenecek çağda olmadığına göre kim bilir kimleri baş göz etmiştir." -S. F. Abasıyanık. 6. jeol. Bir katmanın oluştuğu süre.
devir
(I) is. Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası: "Bana sorarsanız devrimiz nasihat devri olmaktan çıktı." -B. Felek.
devir
(II) is. 1. Dönme, dönüş: Tekerin devri. 2. Aktarılma: Malın arabadan vagona devri. 3. Bir malın mülkiyetini veya bir mal üzerindeki hakkı bir başkasına geçirme. 4. Bir görevin bir kimseden bir başkasına geçmesi: Devir teslim töreni. 5. Sürekli ve düzenli değişme, çevrim. 6. fiz. Bir hareket, birbirinin aynı olan ve eşit zamanlarda yapılan başka hareketlerden oluştuğunda hareketlerin her biri veya bunların yapılması için geçen her zaman aralığı, periyot. 7. esk. Dolaşma: Şehrin çevresinde iki devir yaptık.
sıra
is. 1. Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi: "Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar." -S. F. Abasıyanık. 2. Bu biçimdeki topluluğun durumu: Sırayı bozmayın. 3. Belirli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu: Boy sırası. Yaş sırası. 4. Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman: "Bu sırada yan odadan sesler gelmeye başlamıştı." -İ. O. Anar. 5. Tahtadan oturak: "Oturacak yerler tahta sıralardan olur." -S. Birsel. 6. Dershane, meclis vb. yerlerde kullanılan ve oturup yazı yazacak biçimde yapılan mobilya. 7. Düzen: Sıraya girmek. Sıraya dizilmek. 8.
zaman
is. (zama:nı) 1. Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit: "Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım." -Ö. Seyfettin. 2. Bu sürenin belirli bir parçası, vakit: "Efendiler, az söylemek çok yapmak zamanı gelmiştir." -A. İlhan. 3. Belirlenmiş olan an. 4. Çağ, mevsim: Gül zamanı. Çocukluk zamanı. 5. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit. 6. Dönem, devir: "Dedelerimizin zamanında burada bir kral yaşardı." -R. Mağden. 7. gök b. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. 8. db. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı: Geldi, gelmiş, geliyor, gelecek, gelir. 9. jeol. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri.

"gün" için örnek kullanımlar

Eğer bir gün bunu başarabilirsek tekrar finalle alakalı konuşuruz.
If you talk about finals again one day achieve this.
Kaynak: sporx.com
Gün sonunda Mısır borsası yüzde 1,6 azalarak 5.317 puana geriledi.
Corn futures fell 1.6 percent points in 5317 decreased by the end of day.
Kaynak: gercekgundem.com
Bir gün tesadüfen seçmelerin yapıldığı otelin önünden geçiyordum.
One day I was walking in front of the hotel where auditions chance.
Kaynak: hurriyet.com.tr
Sefa Kalya: Korkmadan yaşayanlar bir gün korkanlar her gün ölür!
Sefa Kalya: those who live without fear those who fear a day die every day!
Kaynak: maraton.com.tr
Sözcük, Farsça -Süryanice dördüncü gün anlamında "çıhar-şenbe/ çeharşenbe/çarşanba" sözcüğünden gelir. Eski Türkçe 'de bu günün adı Törtünç
Kaynak: Çarşamba (gün)

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.