Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

kızışmak ne demek?

 - 3 sözlük, 4 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

kızışmak anlamı
(nsz) 1. Yüksek bir dereceyi bulmak, çok ısınmak. 2. Bitkiler, ıslaklık ve mikropların etkisi altında çürürken ısınmak: Ot balyaları kızıştı. 3. Hayvan, eş isteme zamanı gelmek, kösnümek: Aygır kızıştı. 4. mec. Zorlu, sert, kızışık bir durum almak, şiddetlenmek, artmak: "O dönem politik orTam zaten kızışmıştı." -A. Ümit. 5. mec. Hızlanmak, hareketlenmek: "Erkekler arasında sahte kadın olup olmadığı üstüne tartışmalar kızıştı." -L. Tekin.

Türkçe - İngilizce

kızışmak anlamı
fiil
1) become hot
2) heat
3) warm up
4) come to the boil
5) rut

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

kızışmak anlamı
Öfkelenmek, hırslanmak

Çepni *Gemerek -Sivas

kızışmak anlamı
Öfkelenmek, sinirlenmek.

*Demirci Manisa

kızışmak eş anlamlısı

artmak
(I) is. hlk. Büyük heybe.
artmak
(II) (nsz) 1. Çoğalmak: "O zaman bedava binme olasılığı artardı." -A. Kutlu. 2. Harcandıktan sonra bir miktar geri kalmak: Kumaş arttı. Yemek arttı. 3. Değeri yükselmek, fazlalaşmak: Arsa fiyatları arttı.
hareketlenmek
(nsz) Hareket kazanmak, harekete geçmek.
sert
sf. 1. Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı: Sert tahta. 2. Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen: "Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor." -T. Buğra. 3. Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı: Sert iklim. Sert hava. 4. Güçlü kuvvetli: "Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi." -M. Ş. Esendal. 5. Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı: Sert şarap. Sert tütün. 6. Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan: "Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı." -M. Ş. Esendal. 7. Gönül kırıcı, katı, ters: "Hayatında kimseye sert muamele etmedi ve öfke yüzü göstermedi." -N. F. Kısakürek. 8. zf. Gönül kırıcı, katı, ters bir biçimde: "Ben de ona bile bile sert çıkıştım." -A. Kabaklı. 9. mec. Hırçın, öfkeli, hiddetli: Sert ses. "Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar?" -Y. K. Karaosmanoğlu. 10. mec. Titizlikle uygulanan, sıkı: Sert bir yönetim. 11. db. Ötümsüz.
şiddetlenmek
(nsz) Şiddeti giderek artmak, hızlanmak: "Yağmur büsbütün şiddetlenmişti." -S. F. Abasıyanık.
zorlu
sf. 1. Güçlü, kuvvetli, şiddetli: Zorlu bir yağmur. 2. Tuttuğunu koparan, baskı yapabilecek ölçüde güçlü (kimse): "Ne zorlu bir amir olduğunu daha ilk gününden belli etti." -H. Taner. 3. Zor, güç yapılan: "Millî Mücadelenin bazı zorlu safhalarında onun âdeta, işlere seyirci kalır gibi bir kayıtsız, ilgisiz duruşu olurdu ki..." -Y. K. Karaosmanoğlu. 4. Zorbalık yapan.

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.