Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

kullanmak ne demek?

 - 3 sözlük, 3 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

kullanmak anlamı
(-i) 1. Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak: "Parmaklarının arasındaki mendili eskiyinceye kadar kullandığın hiç oldu mu?" -H. C. Yalçın. 2. Bir kimseyi bir hizmette bulundurmak, çalıştırmak: "Siz analarımızı nasıl esir gibi kullandınızsa biz de sizi öyle kullanacağız." -H. E. Adıvar. 3. İşletmek, değerlendirmek: Parasını ticarette kullanmak. 4. (nsz) Giymek, takmak: Hiç yağmurluk kullanmazdı. 5. (nsz) Sigara, içki vb. şeylere alışmış olmak, içmek. 6. (nsz) Kelimeyi yazmak, söylemek: "Lakırtılarında çok kere çifter çifter kelimeler kullanırdı ki bunlar bazen manayı değiştirir." -A. Ş. Hisar. 7. Harcamak, sarf etmek: "Sattıkları küpenin parasını çok idareli kullanıyorlardı." -P. Safa. 8. Amacına ulaşmak için birinden veya bir şeyden yararlanmak, onu amacına alet etmek, sömürmek, istismar etmek: "Hâlbuki onlar, işte bu saflığı istismar ediyorlar. Bütün düşünceleri seni kullanmak, o kadar!" -A. İlhan. 9. Araç veya aleti işletmek, yönetmek: "Nitekim çocuklarımın bile kullandıkları hesap makineleri, bunların küçük modelleridir." -B. Felek. 10. mec. Bir şeyin gereklerini yerine getirmek.

Türkçe - İngilizce

kullanmak anlamı
fiil
1) use
2) utilize
3) make use of
4) operate
5) exploit
6) employ
7) drive
8) handle
9) apply
10) run
11) take advantage of
12) exert
13) harness
14) wield
15) dispose
16) dispose of
17) ply
18) put account
19) roll
20) draw on
21) pilot
22) lay on
23) turn to account
24) head
25) ride
26) engage
27) call forth

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

kullanmak anlamı
Bir kimseden cinsel yönden faydalanmak.

*Merzifon -Amasya

kullanmak eş anlamlısı

değerlendirmek
(-i) 1. Bir şeyi yerinde ve yararlı bir yolda kullanmak. 2. Değer kazandırmak, kıymetlendirmek. 3. Değer biçmek. 4. Bir şeyin özünü, önemini, nitelik ve niceliğini belirlemek: "Eleştirmenler bu genç yazarı övgülerle değerlendirdiler." -L. Tekin.
harcamak
(-i) 1. Bir iş görmek veya bir şey satın almak için parayı elden çıkarmak, sarf etmek: "İki maaşımı hastalığına harcadığım talebe, sonbaharla beraber ölmüştü." -S. F. Abasıyanık. 2. Bir şey yapmak için kullanmak, tüketmek: Bu beş ton demiri bu yapıya harcadık. Bu yemek için bir saatimi harcadım. 3. mec. Birinin değer ve onurunu kırıcı bir durum yaratmak: "Bir delilik yaptı ve otobüsteki kız uğruna Arzu'yu harcadı." -M. Uyguner. 4. mec. Manevi yönden kötü duruma düşürmek, feda etmek: Çoluk çocuğu uğruna kendini harcadı. 5. argo Yok olmasına, ölmesine sebep olmak.
içmek
(-i) 1. Bir sıvıyı ağza alıp yutmak: "Bir oluktan buz gibi bir su içtik." -S. F. Abasıyanık. 2. Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek: "Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi." -H. E. Adıvar. 3. Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek: Toprak suyu içer. 4. (nsz) İçki kullanmak: "O akşam saat ikiye kadar içtiler." -Ö. Seyfettin.
istismar etmek
1) işletmek, yararlanmak; 2) birinin iyi niyetini kötüye kullanmak: "Hâlbuki onlar, işte bu saflığı istismar ediyorlar, bütün düşünceleri seni kullanmak, o kadar." -A. İlhan. 3) sömürmek: "Dünyaya ferman okuduğumuz çağlarda zaptettiğimiz yerleri öylesine istismar etmek aklımızdan geçmemiş." -B. R. Eyuboğlu.
işletmek
(-i) 1. İşlemesini sağlamak, çalıştırmak: "Trenlerimizi odunla işletiyorduk." -F. R. Atay. 2. Bir şeyi, bir kimseyi, bir yeri kullanarak veya çalıştırarak yarar sağlamak: "O havali işçileri arasında gücü, kuvveti ile o kadar tanınmıştı ki herkes onu tarlasında işletmek isterdi." -H. E. Adıvar. 3. (nsz) Üzerine işleme yaptırmak: "Adamcağız üşenmeden çarşı pazar dolaşıyor, kızına üşenmeden çerçeveletmek ve işletmek için ucuz atlaslar, kadifeler, ipekler ... satın alıyordu." -R. N. Güntekin. 4. tkz. Şaka ve birtakım yalanlarla sezdirmeden birini kandırmak veya onunla eğlenmek: "Sana yalan söylemişler, dalga geçmişler, işletmişler seni." -A. İlhan.
sarf etmek
1) tüketmek, harcamak: "Kocalar sabahtan akşama çalışıyor fakat kendilerine beş para sarf edemiyorlar." -H. E. Adıvar. 2) kullanmak: Ağır sözler sarf etti.
sömürmek
(-i) 1. Yiyecek içeceğin hepsini birden yiyip bitirmek, silip süpürmek. 2. Dudaklarını yapıştırarak soluğu ile çekip içmek. 3. Üretim araçları sahipleri, başkalarının emeğine ve onların yarattıkları değerlere el koymak. 4. Bir ulus veya devlet, diğer bir ulusun veya devletin doğal kaynaklarından, ekonomik değerlerinden çıkar sağlamak. 5. mec. Bir kimseden veya bir şeyden haksız ve sürekli çıkarlar sağlamak: "Batı, beynini sömürdüğü insanlara kendi uyruklarına sağladığı konfordan pay verip gönül alır." -H. Taner.
söylemek
(-i) 1. Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak: "Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim." -R. N. Güntekin. 2. Bir düşünceyi ileri sürmek, ortaya atmak: "Hececiler kendilerinden sonra yeni bir edebî neslin yetişmediğini söylüyorlar." -S. F. Abasıyanık. 3. Yapılmasını istemek: "Biraz sonra nazırın yine beni istediğini söylediler." -F. R. Atay. 4. (nsz) Türkü, şarkı vb. okumak: "Kanto söyler gibi hareketler ve taklitlerle söylediği şarkılar pek eğlenceli şeylerdi." -R. N. Güntekin. 5. (nsz) Yazmak, düzmek: Şiir söylemek. 6. (-e) Haber vermek: "Benim burada nasıl yaşadığımı görenler gidip babama da söylerler." -A. Ş. Hisar. 7. (-i, -e) Önceden bildirmek, tahmin etmek: "Bir değil iki tane olduğunu size söylemiştim." -R. H. Karay. 8. (nsz) mec. Herhangi bir şeyi bildirmek, anlatmak, demek istemek, hatırlatmak: "Ne söyler bu türküler / Ay karanlık gecelerde yüzen gemiler." -N. Cumalı.
takmak
(-i) 1. Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek: "Gözlüğünü takıp masaya eğildi." -R. H. Karay. 2. (-e, nsz) Düğün vb. törenlerde takı armağan etmek: Geline pırlanta yüzük takmışlar. 3. (-i, -e) Ad, lakap koymak: "Ona bu adı kim takmıştır, ne zaman takmıştır, bilemiyor." -H. Taner. 4. (nsz) Kuşanmak: Kılıç takmak. 5. Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek: "Arabaya hafiye kıyafetinde polis memurları da takıyorlar." -Y. Z. Ortaç. 6. (-e) mec. Biriyle olumsuz olarak uğraşmak. 7. argo Borç bırakmak: "Bu eve asilzadelerin biri girip öteki giderdi. Giden kirayı takar, gelen ortalığı kasıp kavururdu." -P. Safa. 8. argo Önemsemek, önem vermek, tınmak: "Dün koskoca bir mebus kızıyken, bir zamanların şalvarlı Nuriye'sini takar mıyım?" -A. Ağaoğlu. 9. (-den, -de) argo Sınavını başaramamak.
yönetmek
(-i) 1. Bir kurum veya kuruluşun yasalara, kurallara ve belli şartlara uygun biçimde işlemesini sağlamak, idare etmek, tedvir etmek. 2. Birinin bir konudaki etkinliğine, çalışmasına yön vermek, birini yönlendirmek. 3. sin. ve tiy. Program ve oyunların yapımını, gerçekleşmesini sağlamak: Filmi yönetmek.

"kullanmak" için örnek kullanımlar

Onun için ben de kanuni hakkımı kullanmak üzere ifade vermeye geldim.
For this reason I have come to give statutory expression to use my right.
Kaynak: bursahakimiyet.com.tr
Dolayısıyla bu teknolojiyi dengeli ve sağlıklı kullanmak gerekmektedir.
Therefore, use of this technology should be balanced and healthy.
Kaynak: malatyaguncel.com
Taraftarının önünde oynama avantajını kullanmak isteyen Liverpool, 21.
Who want to take advantage of playing in front of fans in Liverpool, 21
Kaynak: sporx.com
Korsan yazılım kullanmak, ciddi riskler almak anlamına mı geliyor?
Use of pirated software, get serious risks does that mean?
Kaynak: chip.com.tr
12 Eylül Darbesi ile ülke yönetimine el konulmasından sonra yasama ve yürütme yetkilerini kullanmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri 'nin
Kaynak: Millî Güvenlik Konseyi
Kamu İktisadî Teşebbüsü (KİT) kavramı devletten devlete değişmekle birlikte, genel olarak kamusal kaynakları kullanmak yoluyla ekonomik
Kaynak: Kamu İktisadi Teşebbüsü
Floem, soymuk borular olarak da bilinir, fotosentez sonucu üretilen organik maddeleri yeni sürgün oluşumunda kullanmak üzere veya depo
Kaynak: Soymuk borusu
Taş ocağı, inşaatlarda kullanmak üzere taş ve benzeri minarellerin açık ocak madenciliği yöntemiyle çıkarıldığı açık tipteki madenlere
Kaynak: Taş ocağı
Solaklık (sinistralite olarak da bilinir), sağ el yerine sol eli kullanmak, sola yatkınlık. Solaklar günlük aktivitelerde özellikle el
Kaynak: Solaklık
Ağ İletişimi Hizmet Kalitesi (İngilizce Quality of Service, kısaca QoS), yalnızca üstün çaba bağlanabilirliğini kullanmak yerine bir ağ
Kaynak: QoS
Teknik bilgi, alet yapmak ve kullanmak için gerekli bilgi dir. Adını "beceri" anlamına gelen Yunanca "techne-tekne" sözcüğünden almaktadır
Kaynak: Teknik bilgi
Damn Small Linux (DSL veya DS Linux olarak da bilinir) özellikle x86 mimarili, özellikle mini CD'lerle kullanmak için ve düşük kapasiteli
Kaynak: Damn Small
Bir exploit (İngilizce: to exploit - kötüye kullanmak) bir bilgisayar programıdır veya bir script , bilgisayar programlarında bulunan
Kaynak: Exploit
Yakın mesafede kullanmak üzere bir beyzbol sopasıdır. Eğer biri size Sticky bomb atarsa onu bu silahla geri gönderebilirsiniz.
Kaynak: Team Fortress 2
Çok vuruşluk işlemciler kullanmak. Boru hattı kullanmak. Çoklu işleme kullanmak- şeklinde sıralanabilir. İşlemcinin hızlandırılmasında asıl
Kaynak: Merkezi işlem birimi tasarımı
Bazı sanatçı gruplarında isim kullanmak ve övgü almak olumlu karşılanmadığı için yazarlar kalem adı kullanmak zorunda kalmışlardır.
Kaynak: Mahlas
Günümüz Türkçesinde, nickname, İnternette beli bir iletişim (haberleşme) hizmetini, düzenli olarak kullanmak isteyen kişinin, kendi
Kaynak: Rumuz
(yün , pamuk , ipek gibi), çeşitli işlerde kullanmak amacı ile (taşımacılık veya güvenlik), kendilerini ya da başka hayvanları korumak
Kaynak: Evcilleştirme
Kullanıcı, kendi ismini kullanmak suretiyle bağlantıyı gerçekleştirir. Sisteme bağlandıktan sonra bilgisayarda (servis bilgisayarı)
Kaynak: Novell NetWare
"Rüşvet almak" ve "görevini kötüye kullanmak" iddiasıyla TBMM tarafından 15 Mayıs 1985 tarihinde Yüce Divan'a sevkedildi. 1 Temmuz 1985
Kaynak: İsmail Özdağlar
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.