maske anlamı İng. mask Alm. Maske Fr. masque
Yüze takılan, kimi zaman da tüm gövdeyi kaplayan; ataları, tanrıları, doğaüstü yaratıkları, ölüleri, hayvanları canlandıran; ağaçtan, otlardan, kumaşlardan vb. yapılan, şaşırtıcı ve etkileyici yüz kalıbı.

maske anlamı
bakınız» yapay yüz.

maske anlamı İng. mask Alm. Maske, Fratzengesicht Fr.masque
(Heykel) Yüze takılan ve insanın yüzünün biçiminden abartma ile ayrılan, yalnız göz yerleri açık, şaşırtıcı etkili yüzkalıbı. a. bakınız» yüzkalıbı.

maske anlamı İng. persona
Kişinin oynadığı rol ya da hem kendisine hem de çevresine karşı takındığı maske.

maske anlamı
is. (ma'ske) 1. Boyalı karton, kumaş veya plastikten yapılan ve başkalarınca tanınmamak için yüze geçirilerek kullanılan yapma yüz. 2. Korunmak için özel olarak yapılıp yüze geçirilen şey: gaz maskesi. 3. Yüz ve boyun güzelliği için cilde sürülen krem, macun vb. şeyler. 4. mec. Gerçek duyguları veya bir şeyin gerçek görünüşünü gizleyen aldatıcı görünüş, davranış: Hayırseverlik maskesiyle kendi çıkarını yürütüyor. 5. ruh b. Kişinin oynadığı rol veya hem kendisine hem de çevresine karşı takındığı davranış.

maske anlamı
isim
1) mask
2) disguise
3) guise
4) veil
5) visor
6) color
7) vizor
8) shape
9) colour

maske anlamı Fr.masqué
1. Boyalı karton, kumaş, plastikten yapılmış olan ve başkalarınca tanınmamış olmak için yüze geçirilerek kullanılan yapma yüz: § "Herkes tuhaf elbiseler giyerek, yüzlerine maskeler takarak sokaklara dökülüyor." -Ziya Gökalp, Ziya Gökalp'ın Mektupları, 548. § "Bu bir maske, sakal. Sesi de maskeliydi: -Trenden şimdi indik!" -Peyami Safa, Bir Akşamdı, 8. § "Maskeli olsun ve maskesiz olsun gelinebileceğini vesaireyi âleme ilan ediyor." -Ahmet Midhat Efendi, Karnaval, 139. § "Saçları kızıl bir renge boyanmış ve yüzü kalın bir pudra tabakası ile âdeta kireçten bir maske hâlini almıştı." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 48. § "Maskeler aşağı!" -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 328. § "Koparın bu maskeyi ve altındakine bakın!" -Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, 154. § "Açılışı maskeli kadın yapardı." -Elif Şafak, Mahrem, 66. § "Her şey kendine uygun bir ses ve maskeyle söylenebilir de, ninni için ille de gerçek şefkat ve sevecenlik…" -Buket Uzuner, Şairler Şehri, 95. § "Bu toprak ateş çanaklı heriflerin yüzlerinde korkunç maskeler var." -Nazım Hikmet Ran, Yeşil Elmalar, 150. 2. Korunmak için, özel olarak yapılmış, yüze geçirilmiş şey: § "Yüzümü maske ile örttüler." -Peyami Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, 121. 3. Yüz ve boyun güzelliği için cilde sürülen krem, macun vb. 4. mec. Gerçek duyguları veya bir şeyin gerçek görünüşünü gizleyen aldatıcı görünüş, davranış: § "... size bu hürmet ve tevazu maskesi takmış acayip sözleri söyleten nedir biliyor musunuz?" -Reşat Nuri Güntekin, Tanrı Dağı Ziyafeti, 121. § "Ayşen, yüzüne yapay mutluluk çizgilerini taşıyan maskeyi oturtuyor." -Adalet Ağaoğlu, Bir Düğün Gecesi, 210. § "O maskenin yahut ödünç kişiliğin kendisi idi." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri ayarlama Enstitüsü, 40. § "Bunların başında hürriyet maskesi gelir." -Peyami Safa, Yalnızız, 207. § "Necip Fazıl'ın Malatya hadisesini duyduğu zaman hemen kaleme aldığı ve mahkeme kararı ile derhal toplatılan ‘Maskenizi Yırtıyorum' adlı kitabıdır." -Necip Fazıl Kısakürek, Cinnet Mustatili, 222. § "Bunlar halk maskesi altında halktan başka ne varsa hepsine birden tutkun…" -Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 116. § "Düdüklülü'süne, yalancı dolmalısı'na,perdahlı'sına, değil; sade'sine, maskesizine, gerçeğine…" -Nurullah Ataç, Dergilerde Deneme, 210. 5. ruh b. Kişinin oynadığı rol veya hem kendisine hem de çevresine karşı takındığı davranış.