Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

yakınmak ne demek?

 - 5 sözlük, 6 sonuç.

BSTS / Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü

yakınmak anlamı
şikâyet etmek.

Güncel Türkçe Sözlük

yakınmak anlamı
(I) (nsz) Kına, yakı vb.ni vücudun bir yerine sürmek, koymak: Kına yakınmak.
yakınmak anlamı
(II) (nsz) Sızlanmak, sızlanarak anlatmak, şikâyet etmek: "Onların taklitlerini yapar, gönüllerinde hiçbir titreşim bulunmayışından kendine yakınırdı." -Ç. Altan.

Tarama Sözlüğü

yakınmak anlamı
Yakmak (kına hakkında).

Türkçe - İngilizce

yakınmak anlamı
fiil
1) gripe
2) complain
3) kick
4) beef
5) belly
6) bemoan
7) grizzle
8) grouch
9) grumble
10) rail
11) repine

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

yakınmak anlamı
Sürmek, koymak (kına için).

*Yalvaç, *Eğridir köyleri -Isparta
Dallıca *Nazilli, *Bozdoğan -Aydın
*Tire -İzmir
*Alaşehir -Manisa
-Bursa
Tokat, *Sivrihisar -Eskişehir
İğneciler *Mudurnu -Bolu
-Kastamonu
*İskilip -Çorum
-Sinop
-Samsun
*Afşin ve köyleri -Maraş
Maksutlu *Şarkışla -Sivas
*Bor -Niğde
Kılbasan *Karaman, *Ermenek -Konya
İbriktepe *İpsala -Edirne
*Lüleburgaz -Kırklareli

yakınmak eş anlamlısı

koymak
(-i, -e) 1. Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek: "Öteki elini doktorun omzuna koydu." -S. F. Abasıyanık. 2. Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak: Bu işe kimi koyacağız? 3. Bırakmak: İçeri kimseyi koymuyorlar. 4. Katmak, eklemek: "Mal üstüne mal koymak için içi giden bir kişidir." -S. Birsel. 5. İmza, tarih, adres yazmak. 6. Uyulması gereken kuralları belirlemek, ortaya çıkarmak: "Orduda yaşayan manevi kuvveti de meydana koyuyor." -R. E. Ünaydın. 7. (nsz) Etkilemek, dokunmak: Bu söz ona çok koymuş. 8. Bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, ayırmak: "Giderlerini iki ay içinde yerine koydu." -N. Cumalı. 9. Bırakmak, terk etmek.
sızlanmak
(nsz) Kendine yapılan bir haksızlığı, kendisini tedirgin eden bir durumu, çare bulması veya sadece sıkıntısına ortak olması için karşısındakine anlatmak, yakınmak, şikâyet etmek, şekva etmek, tazallüm etmek: "Yandaki evin gelini geceleri sabahlara kadar, sabahtan da akşama kadar sızlanıyordu" -A. Kutlu.
şikâyet etmek
1) sızlanmak: "Adam yorulmak ve şikâyet etmek bilmiyordu." -A. Kulin. 2) birinin yaptığı yanlış bir iş veya davranışı daha üst makamdakine bildirmek: "Belli bir şey, Behram edepsizi şikâyet etmiş olmalıydı." -K. Tahir.
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.