geçmek (-e) 1. Bir yerden başka bir yere gitmek:
"Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." -T. Buğra. 2.
(-den) Bir yandan girip diğer yandan çıkmak:
İplik iğne deliğinden zor geçti. 3.
(-den) Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden gitmek:
Eve giderken sizin sokaktan geçeriz. 4.
(-den) Bir duruma uğramak, konu olmak:
Dayaktan geçmek. Muayeneden geçmek. 5.
(-den) Bırakmak, vazgeçmek:
"Bana yârdan geç derler / Seven yârdan geçilir mi?" -Halk türküsü. 6.
(-de) Yaşamak. 7.
(-den) Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak:
"Hakkın var... Ne çare ki bizden geçti, diye söyleniyor." -R. N. Güntekin. 8.
(-de) Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek:
"Bu odanın içinde geçen aşk anları artık çok uzaklardaydı." -A. İlhan. 9.
(-i, -e; -den) Hastalık bulaşmak, sirayet etmek:
Hastalık bana ondan geçti. 10.
(-den, -e) Herhangi bir durum, soya çekim yoluyla birinde görünmek:
Bu titizlik ona babasından geçmiş. 11.
(-den, -e) Bulunduğu yeri veya konumu değiştirmek. 12. Bir yeri aşmak, öbür yana ulaşmak:
"İstanbul'a geçecek değil, parmağımı kımıldatacak takatim yok." -S. M. Alus. 13. Yerini bırakıp başka yer almak. 14.
(-den) Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmış olmak:
"Şimdiki tuluat artistlerinin çoğu oradan geçtiler." -S. F. Abasıyanık. 15. Etki yapmak, işlemek:
Soğuk, ciğerime geçti. Başına güneş geçmiş. 16. Görev almak:
İktidara geçmek. 17. Kalmak, devrolmak:
"Paralar suyunu çekti. Fabrika da olduğu gibi Nihat'a geçti." -N. F. Kısakürek. 18.
(-i) Geride bırakmak, aşmak:
Bizim yelkenli vapuru geçecek. Ordu sınırı geçti. Çocuğun boyu babasını geçti. 19.
(nsz) Tükenmek, bitmek, sona ermek:
"Yavaş yavaş bu hırs geçer." -F. R. Atay. 20.
(-i) Üstünlük sağlamak. 21.
(-i) Söylemeden veya bitirmeden atlamak:
O meseleyi geçelim. O bahsi geç! 22.
(-i) Zamanı aşmak, geride bırakmak:
"Şehzadebaşı'na geldikleri zaman saat onu geçiyordu." -P. Safa. 23.
(-le) Harcamak:
"Bütün günüm seni takip etmekle geçti." -Y. K. Karaosmanoğlu. 24.
(-i) Bir müzik parçasını meşk ederek öğrenmek, çalmak veya söylemek. 25.
(-i, -den) Birinden meşk etmek:
Bu şarkıyı kimden geçtiniz. 26. Haberi bir iletişim aracı ile bildirmek:
Ankara haberlerini gazetesine geçiyormuş. 27.
(nsz) Sönmek:
"Ocak sönmüş, koru bile geçmişti." -N. Nâzım. 28. Yazılmak, girmek:
Tarihe geçmek. Kitaba geçmek. 29.
(nsz) Sürümü olmak, satılmak. 30.
(-i, -e) Konuşmada sözü geçmek veya basında yer almak:
"Kısa süren bir hastalıktan sonra göçüp gideceğini hissetmiş hatta ölümünün gazetelere bile geçmemesini istemişti..." -H. E. Adıvar. 31.
(nsz) Kullanımda olmak, tedavülde olmak:
Bu para artık geçmiyor. 32.
(nsz) Kabul edilemez olmak:
Senin paran burada geçmez. 33.
(nsz) Okulda, sınavda başarı göstermek:
Çocuk bu yıl geçti. 34. Bir yere gidip oturmak. 35.
(nsz) Çok bekletilmekten çürümeye yüz tutmak:
Bu karpuz geçmiş. 36.
(nsz) Sıyrılmak, kurtulmak, işin içinden çıkmak:
Görmedim dedi, geçti. 37.
(yar) argo Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar:
lska geçmek. Diskur geçmek. 38.
(-i, -e) hlk. Çekiştirmek, yermek:
"Beni sana geçmişler / Vallahi ben demedim." -Halk türküsü.
olmak (nsz) 1. Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak:
"En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." -S. F. Abasıyanık. 2. Gerçekleşmek veya yapılmak. 3. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak:
"Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir." -T. Buğra. 4. Bir şeyi elde etmek, edinmek:
"Nihayet ben mal sahibi olacağıma göre rahattım." -S. F. Abasıyanık. 5. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. 6. Herhangi bir durumda bulunmak. 7. Uygun düşmek, yerinde görülmek:
Böyle iş olmaz. Oraya gitmesek de olur. 8. Yetişmek, olgunlaşmak:
Ekinler oldu. Üzümler daha olmadı. 9. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek:
Çay oldu. 10. Bulunmak:
"Kız da hemen olduğu yere oturdu." -M. Ş. Esendal. 11. Geçmek, tamamlanmak:
İki yıl oldu. Nerede ise üç yıl olacak. 12. Sürdürmek, yürütmek:
İlişkilerimiz dostça olsun istiyorum. 13. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak:
Partili olmak. 14. Yaklaşmak, gelip çatmak:
Sabah oldu. 15. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek:
"Pırlanta gerdanlığı da tektaş küpesi de zümrüt yüzüğü de kendinin olsun!" -S. M. Alus. 16. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz:
Annesi oluyor. Yeğeni olur. 17.
(nsz) tkz. Sarhoş olmak:
Sen adamakıllı olmuşsun. 18.
(-e) Uymak, tam gelmek:
Bu şapka başıma oluyor. 19.
(-den) Yitirmek, elinden kaçırmak:
Tembelliği yüzünden işinden oldu. 20.
(-den) Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak:
Köyden, kasabadan olmayan, düveni, dirgeni nasıl bilebilir? 21.
(-e) Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek:
Aman, ona bir şey olmasın! Kimseye bir şey olmadı. 22.
(-e) Yol açmak:
Bu davranışın ona çok zararı oldu. 23. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak:
Su, buz oldu. 24.
(yar) Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur:
Artık bize gelmez oldu. Bu işi yapmış olacak. 25.
(yar) Hastalığa yakalanmak, tutulmak:
Tifo olmak. Verem olmak.