Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

istila etmek ne demek?

 - 2 sözlük, 2 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

istila etmek anlamı
1) bir ülkeyi silah gücüyle ele geçirmek; 2) yayılmak, kaplamak, sarmak, bürümek: "Sevgilimizi bazen de gürültülü bir neşe istila ederdi." -R. N. Güntekin.

Türkçe - İngilizce

istila etmek anlamı
fiil
1) invade
2) infest
3) irrupt
4) flood
5) spread over

istila etmek eş anlamlısı

bürümek
(-i) 1. Sarmak, kaplamak, örtmek, basmak, istila etmek: "Tarlayı otlar bürümüştü." -N. Nâzım. 2. mec. Çok, güçlü etkilemek: "Bir kötümserlik bürümüş sizin içinizi." -N. Ataç.
kaplamak
(-i) 1. Her yanını örtmek, istila etmek: Bulutlar gökyüzünü kapladı. Sessizlik ortalığı kapladı. 2. Çepeçevre sarmak, kuşatmak: "Evlerin bir tarafını yol, üç tarafını da yine çam ormanları kaplar." -S. F. Abasıyanık. 3. (nsz) Bir kabın, bir kılıfın, bir örtünün içine almak: Yorgan kaplamak. 4. Yayılıp doldurmak, etkisinde bırakmak. 5. Bir yüzeyi döşemek, başka bir nesne ile örtmek: "Dudaklarının üstünü kaplayan muntazam kesilmiş sert ve koyu siyah bıyıkları..." -A. Ş. Hisar. 6. Kaplama adı verilen ince ağaç levhaları, değişik yöntemlerle hazırlanan tablalara yapıştırmak. 7. Bir madeni bir başka madenle kimyasal bir yöntemle örtmek. 8. mec. Bir kimsenin veya bir şeyin nitelikleri herkesçe bilinir olmak: Ünü cihanı kapladı. 9. mec. Duygular için doldurmak: İçini sevinç kapladı. 10. mec. Doldurmak, bastırmak.
sarmak
(-i) 1. Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek. 2. Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek: Ordu düşmanı sardı. 3. Dolayında yer almak. 4. Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak: "Kültür düşüklüğündeki çöküş, yaygın bir hastalık gibi sarar toplumu." -N. Cumalı. 5. Örtmek. 6. Kucaklamak. 7. Yumak yapmak: İpliği sarmak. 8. Şerit, ip vb. şeyler dolaşmak. 9. Kâğıt veya bir bitki yaprağıyla dürmek: "Dolma sarıyorum diye yaprağı parmağıma doladım." -H. R. Gürpınar. "Sardığı sigarayı tabakasına yerleştiriyor." -T. Buğra. 10. (-e) Sarılıp tırmanmak: Asma çardağı sardı. 11. (-i, -e) Bir şeyi başka bir şeyin içine koyup onunla kaplamak: Kitabı kâğıda sarmak. 12. Taşıt tırmanmak, yükseğe doğru çıkmak. 13. Saldırmak, hücum etmek: "Faik Efendi biliyordu ki saracaklar hem de fena saracaklar." -M. Ş. Esendal. 14. Bir görev veya işin yerine getirilmesini başkasına yüklemek. 15. mec. Sözle saldırmak, tedirgin etmek: Evdekilerin hepsi bana sarıyor. 16. mec. Hoşuna gitmek, zevkini okşamak: "Bu canlılık, insanı on yıl önce görmüş olduğum muhteşem yazdan daha başka türlü sarıyordu." -A. H. Tanpınar.
yayılmak
(nsz) 1. Yayma işine konu olmak veya yayma işi yapılmak. 2. Hastalık, pek çok kimseye geçmek veya bulaşmak. 3. Genelleşmek: "O zamanlarda saz, halkın bütün sınıfları arasında iyice yayılmıştı." -A. Ş. Hisar. 4. Genişlemek, büyümek: "Bu âdet bir fabrika sahibinin acıklı hayat hikâyesiyle birlikte kondulara yayıldı." -L. Tekin. 5. Serilmek, döşenmek: Odaya bir kilim yayıldı. 6. Koyun, inek vb. otlamak. 7. Rahat bir biçimde, sere serpe oturmak. 8. mec. Ayrıntıya girmek, açılmak: "Türlü yönlerden ele alınabilecek olan bu konuda şimdilik pek yayılmak istemiyorum." -O. V. Kanık.

Yakın Kelimeler

(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.