Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

kalın ne demek?

 - 6 sözlük, 10 sonuç.

BSTS / Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü

kalın anlamı
cihâz (bakınız» çeyiz, donatım).

Divanü Lügati't-Türk

kalın anlamı
kalabalık, çok, sürü, kalın, kesif, yıgarlı olan her nesne

Güncel Türkçe Sözlük

kalın anlamı
(I) sf. 1. Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan (cisim), ince karşıtı: "Alt katta her tarafın pencereleri kalın, sık demir parmaklıklarla örtülüydü." -H. R. Gürpınar. 2. Enli ve gür (kaş). 3. Yoğun, akıcılığı az olan: Kalın bir sis tabakası. 4. Etli, dolgun: "Dudakları kalın, yüzü ergenlik içinde..." -M. Ş. Esendal. 5. Pes (ses).
kalın anlamı
(II) is. hlk. Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para veya armağan, ağırlık: "Babam senden çok mu istedi kalını?" -Halk türküsü.
kalın anlamı
(III) Mayalı hamurun parçalara ayrılıp tandırda pişirilmesiyle elde edilen ekmek türü.

Türkçe - İngilizce

kalın anlamı
sıfat
1) thick
2) coarse
3) dense
4) stout
5) grave

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

kalın anlamı
Çeyiz.

Sivas
Kayseri

kalın anlamı
Çeyiz, başlık

Elâzığ ve yöresi

kalın anlamı
< ET kalıñ: oğlanın kız tarafına verdiği para ve eşya vb

Yerleşim Birimleri Sözlüğü

Kalın anlamı
Sivas ili, Direkli bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

kalın eş anlamlısı

ağırlık
is. 1. Ağır olma durumu: Taşın ağırlığı. Yükün ağırlığı. 2. Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne. 3. Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer. 4. Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum: Havanın ağırlığı. 5. Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum. 6. Yük, külfet: Bütün ailenin ağırlığı omuzlarındadır. 7. Takı: Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti. 8. Sorumluluk: Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim. 9. Etki, baskı, güçlük. 10. Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak: "Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli." -A. İlhan. 11. hlk. Çeyizini düzmek için damadın geline verdiği para, kalın. 12. mec. Sıkıntı. 13. mec. Ağırbaşlılık: Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi. 14. mec. Değerli olma durumu: Hediyenin ağırlığı. 15. mec. Uyuşukluk ve gevşeklik durumu: "Beynime bir ağırlık peyda olmuştu." -A. Gündüz. 16. ask. Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri: "Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum." -F. R. Atay. 17. fiz. Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke, gravite. 18. sp. Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori.
dolgun
sf. 1. Dolarak biçimi yuvarlaklaşmış: Dolgun yastık. 2. Şişmana yakın, balıketinde: "Dolgun karnını güçlükle taşıyan genç bir kadın gelip oturdu." -B. Felek. 3. Çok, bol, fazla, yüksek (ücret, para vb.): "İlk işi babasını memnun etmek için ona dolgun bir maaşa geçtiğini yazmak olmuş." -A. Ş. Hisar. 4. Şişkin: "Sigaradan sararmış dişleriyle dolgun dudaklarını kemiriyor." -A. Ümit. 5. mec. Öfke, kızgınlık, kırgınlık vb. duygularla dolu: "Müftüye karşı adamakıllı dolgundu." -R. N. Güntekin. 6. mec. Birbirine uyan, uyum gösteren: "Atasözleri, çoğu zaman dolgun kafiyelere yaslanıyorlar." -B. R. Eyuboğlu.
etli
sf. 1. İçinde et bulunan. 2. Eti çok olan: Etli koyun. 3. Dolgun, kalın: "Aşağıya sarkan kalın, etli, ıslak dudakları vardı." -Y. K. Karaosmanoğlu. 4. Yenecek kısmı çok olan (meyve): Etli, lezzetli bir zeytin.

kalın zıt anlamlısı

ince
sf. 1. Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı: İnce minare. İnce değnek. İnce kitap. 2. Zayıf: "Sarışın, kuru, ince bir kadındı." -Y. K. Beyatlı. 3. Taneleri ufak, iri karşıtı: İnce un. İnce kum. 4. Aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı: İnce nakış. 5. Ayrıntılı: "Bugün temizlikçi geliyor. Şöyle ince bir temizliğe..." -T. Uyar. 6. Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar). 7. Tiz (ses), pes karşıtı: "İnce bir çocuk sesinin hırçınlaştığı, ağladığı işitildi." -R. N. Güntekin. 8. Hafif, gücü az: "Hiçbir hareket bu gülüş kadar belirsiz ve ince değildir." -S. F. Abasıyanık. 9. mec. İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı: "Benim hasta olduğum günlerde her şey uzun uzun düşünülmüş, ince hesaplarla hazırlanmıştı." -R. N. Güntekin. 10. mec. Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısını kazanan, zarif, kaba karşıtı: "Bu gülümseyişte, herkesin hemen seçemeyeceği bir ince alay gizli." -A. Ağaoğlu.

"kalın" için örnek kullanımlar

Bir yerde kalın ayar yerine ince ayarın çekilmesi sonucunu doğuruyor.
Stay tune in place, rather than the result of the withdrawal of a leading fine setting.
Kaynak: haberturk.com
Adı büyük kalın beyaz harflerle evin ön duvarına yazılı: Nedim.
Name of the front wall of the house a big thick white letters written: Nedim.
Kaynak: yesilgazete.org
Plastik bir kasaya sahip cihazın en kalın noktası, sadece 8.4 milimetre.
The thickest point of the device with a plastic chassis, just 8.4 millimeters.
Kaynak: chip.com.tr
Sonra gelen ekranda bir işlem yapmadan Home tuşuna basılı kalın.
Then press and hold the home screen, without making a transaction thick.
Kaynak: tamindir.com
kalın belediyesinde dinazor kemikleri bulunmuş! Kalın, Sivas ilinin Yıldızeli ilçesine bağlı bir belde dir. Sivas iline 30 km, Yıldızeli
Kaynak: Kalın, Yıldızeli
Kalın bağırsak kanseri veya kolorektal kanser kalın bağırsak , rektum ve apandis te görülen kanser li büyümeleri kapsar. Batı dünyasında
Kaynak: Kalın bağırsak kanseri
Çekum veya kör bağırsak, kalın bağırsağın ilk bölümüdür. İleum ile kalın bağırsağı birleştiren bir kese dir. Alt ucunda apandis bulunur
Kaynak: Çekum
Bas gitar, çoğunlukla dört tel i olan ve kalın ses veren telli bir çalgıdır. Günümüz müziğinin vazgeçilmez enstrüman larından biridir.
Kaynak: Bas gitar
Papağan, papağansılar (Psittaciformes) takımını oluşturan kıvrık gaga lı, etli ve kalın dilli, parlak tüylü, sıcak yerlerde yaşayan kuş
Kaynak: Papağan
Papağangiller ya da Gerçek papağanlar (Psittacidae), papağansılar takım ından, kıvrık gagalı, etli ve kalın dilli, parlak tüylü, sıcak
Kaynak: Papağangiller
1970'lı yıllar ın sonlarına kadar tanklar HEAT mermileri yüzünden kalın zırh lar taşıyor ve bu yüzünden hep ağır ve hantal oluyordu.
Kaynak: Ana muharebe tankı
Kontrbas, keman ailesinden, yaylılar grubunun en kalın sesli çalgısıdır. Kontrabasın, özel bir tür çelikten yapılmış dört teli vardır.
Kaynak: Kontrbas
Çınar, çınargiller (Platanaceae) familyasından Platanus cinsini oluşturan uzun boylu kalın çaplı ağaç tür lerinin adı. Anavatanı Kuzey
Kaynak: Çınar
Kalınlık kuralı: Bir sözcüğün birinci hece sinde kalın bir ünlü (a, ı, o, u) bulunuyorsa, diğer hecelerdeki ünlüler de kalın olur:
Kaynak: Büyük ünlü uyumu
Kara larda daha kalın (35-40 km), Tibet Platosu nda ise 70 km, deniz ve okyanus tabanlarında ise daha ince (8-12 km) olan yer kabuğunun
Kaynak: Yerkabuğu
"Endoskopi", Gastrointestinal endoskopi adıyla da bilinen yemek borusu , mide , oniki parmak barsağı ve kalın barsağın incelendiği tetkik
Kaynak: Endoskopi

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.