Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

ağırlık ne demek?

 - 17 sözlük, 18 sonuç.

BSTS / Bilişim Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı İng. weight, significance Fr.poids
Bir konumsal gösterimde, her bîr basamağın, gerçek sayıya eklenen katkısının değerini belirtmek üzere, o basamaktaki sayı değerinin çarpılacağı katsayı.

BSTS / Dilbilim Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı Fr. Pesanteur ou Poids
F. Bopp'un, Hin t-Avrupa dilinde temel açınık diye saydığı, a, u, i açınıklarından birincisine ağır, ikincisine orta, üçüncüsüne de hafif demek için onlarda varsaydığı nitelik.

BSTS / Fizik Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı İng. gravity Alm.Schwere Fr. gravité
Bir nesne ile bir gökcismi arasındaki ağınımsal çekim kuvveti ile özekkaç itim kuvvetinin, gökcisminin yakınında tartı ile ölçülen birleşik etkisi.

BSTS / Gökbilim Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı İng. weight Osm. vezin Alm. Gewicht Fr. poids
Bir cisme Yer'in ya da başka bir gökcisminin uyguladığı çekim kuvveti.

BSTS / Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı İng. counterweight Alm. Gegengewicht Fr. contrepoids İtl. contrappeso
dekorları tutan askıları istenilen yükseklikte tutmaya yarayan nesne. Bunlar eski tiyatrolarda kum torbaları, yenilerinde demir külçelerdir.

BSTS / Güreş Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı Osm. sıklet
Güreşçinin gövde tartısı.

BSTS / İstatistik Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı İng. weight Alm. Gewicht
Bir nesnenin, bulunduğu kümedeki öteki nesnelere göre önemi. Bir gözlem, tüm gözlemlerin bir işlevindeki istenen önem derecesinin belirtilmesi için, çoğunlukla çarpım biçiminde sayısal bir katsayı bağlanarak ağırlıklandırılır.

BSTS / Kılıçoyunu Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı İng. Test weight Fr. Poids de contrôle
Dürtücü ya da delici kılıçların ucundaki düğme yayları direncinin, yönetmelik ölçülerine uygunluğunu anlamak için kullanılan, dürtücü kılıç için 500 gr., delici kılıç için 750 gr. ağırlığında, silindir biçiminde, ortası delik, madenden yapılmış bir ölçü.

BSTS / Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu

ağırlık anlamı Osm. vezin Fr. poids
(fizik)

BSTS / Tiyatro Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı İng. chain, weight, braceweight. Alm. Gegengewicht Fr. ploms, pain
1. Çatıyı gergin tutmada kullanılan ağırlık. 2. Sahnede bir şeyi gergin tutmak için kullanılan ağırlık gereci. 3. Tiyatro konuşmasında ünsüz harflerin ortaya çıkmasıyla organların tembelliğinden doğan durum.

BSTS / Yöntembilim Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı İng. weight Osm. siklet
Bir ölçme sürecinde belli sınar ve terimlerin, göreli konumunu ya da nicel payını gösteren sayısal değer.

BSTS / Yumrukoyunu Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı İng. Weight Osm. Sıklet Alm. Gewichtsklasse
Yumruk oyuncusunun kilosuna göre girdiği sınıf. (48, 51, 54, 57, 60, 63, 67, 71, 75, 81'den yukarı).

BSTS / Zootekni Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı İng. bit
Metal veya kauçuktan yapılmış ve at yarışlarında atların ağırlıklarını dengelemek için kullanılan ağırlık.

Güncel Türkçe Sözlük

ağırlık, -ğı anlamı
is. 1. Ağır olma durumu: Taşın ağırlığı. Yükün ağırlığı. 2. Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne. 3. Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer. 4. Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum: Havanın ağırlığı. 5. Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum. 6. Yük, külfet: Bütün ailenin ağırlığı omuzlarındadır. 7. Takı: Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti. 8. Sorumluluk: Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim. 9. Etki, baskı, güçlük. 10. Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak: "Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli." -A. İlhan. 11. hlk. Çeyizini düzmek için damadın geline verdiği para, kalın. 12. mec. Sıkıntı. 13. mec. Ağırbaşlılık: Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi. 14. mec. Değerli olma durumu: Hediyenin ağırlığı. 15. mec. Uyuşukluk ve gevşeklik durumu: "Beynime bir ağırlık peyda olmuştu." -A. Gündüz. 16. ask. Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri: "Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum." -F. R. Atay. 17. fiz. Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke, gravite. 18. sp. Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori.

Kimya Terimleri Sözlüğü

ağırlık anlamı İng. weight Alm. Gewicht Fr. poids
Bir cisim ve yer küre arasındaki çekim kuvveti.

Türkçe - İngilizce

ağırlık anlamı
isim
1) weight
2) gravity
3) heaviness
4) severity
5) heft
6) weightiness
7) slowness
8) avoirdupois
9) plummet
10) richness
11) force of gravity
12) dullness
13) arduousness
14) massiveness
15) ponderosity

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

ağırlık anlamı
Tabanca.

Kastamonu ve çevresi

ağırlık anlamı
Başlık parası.

Dereçine *Sultandağı Afyon

ağırlık eş anlamlısı

ağırbaşlılık
is. Ağırbaşlı olma durumu, vakar, ciddilik, ciddiyet: "Sonra olgun yaşına yaraşan bir ağırbaşlılıkla, temkinli temkinli, efendi efendi yoluna devam etti." -H. Taner.
baskı
is. 1. Bir eserin basılış biçimi veya durumu, print: "Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı." -A. Ş. Hisar. 2. Bası sayısı: Bu gazetenin baskısı yüz bindir. 3. Bir eserin tekrarlanarak yapılan baskı işlemlerinden her biri, edisyon: Sözlüğün yeni baskısı. 4. Giysinin içine kıvrılıp dikilen kenarı: Etek baskısı. 5. Hak ve özgürlükleri kısıtlayarak zor altında bulundurma durumu, tahakküm: "Politik baskıların yanı sıra daha başka yasaklara da bağlıydık." -N. Cumalı. 6. Bir maddeyi sıkıp ezen alet, pres. 7. sp. Top oyunlarında karşı takım oyuncusunun hareketini ve sonuç almasını engellemek amacıyla uygulanan yakın savunma durumu, pres. 8. ruh b. Belirli ruhsal etkinlik ve süreçleri, kişinin isteği dışında bilinçaltına itmesi veya bu itilenlerin bilince çıkmasını önleme durumu.
etki
is. 1. Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir: "Yaşadıklarını yazmanın böylesine bir etki yapabileceğinden hiç haberim yoktu." -A. Kutlu. 2. Bir etken veya bir sebebin sonucu: Tokadın etkisi kötü oldu. 3. mec. Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim: "Sustu, istediği etkiyi tam olarak yapmak için olmalıydı bu." -T. Buğra.
gravite
is. 1. Yoğunluk. 2. Ağırlık.
güçlük
is. 1. Zorluk. 2. Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat: "Bir kere güçlük, ev bulmak ve eşya taşımak derdiyle başlar." -B. Felek. 3. Engel, pürüz: "Güçlüklere bir başına da olsa karşı koyan insan, kuvvetli insan olmalı." -O. V. Kanık.
kalın
(I) sf. 1. Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan (cisim), ince karşıtı: "Alt katta her tarafın pencereleri kalın, sık demir parmaklıklarla örtülüydü." -H. R. Gürpınar. 2. Enli ve gür (kaş). 3. Yoğun, akıcılığı az olan: Kalın bir sis tabakası. 4. Etli, dolgun: "Dudakları kalın, yüzü ergenlik içinde..." -M. Ş. Esendal. 5. Pes (ses).
kalın
(II) is. hlk. Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para veya armağan, ağırlık: "Babam senden çok mu istedi kalını?" -Halk türküsü.
kalın
(III) Mayalı hamurun parçalara ayrılıp tandırda pişirilmesiyle elde edilen ekmek türü.
külfet
is. 1. Sıkıntı, zorluk: "Dört defa gezdiği bu yeri tekrar görmek, artık onun için bir külfet." -R. H. Karay. 2. Büyük masraf: "Beni külfete sokma, şimdi ben yokluktayım." -A. Kabaklı.
sıkıntı
is. 1. İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet: "İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı." -P. Safa. 2. Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, mihnet: "Sıkıntı ve ızdırapla sağa sola döndüm." -A. Gündüz. 3. Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı: "İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim." -S. F. Abasıyanık. 4. Bulunmama durumu: "Yüklü servetini cömertçe harcamaması nedeniyle piyasada para sıkıntısı baş gösterdi." -İ. O. Anar. 5. mec. Sorun, mesele, sendrom, problem: "Atatürk öldüğü zaman Türkiye'nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu." -B. Felek.
sorumluluk
is. Kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet: "Babam bütün sorumluluğu üzerine aldı." -M. Yesari.
yük
is. 1. Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi: "Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir." -F. R. Atay. 2. Bir şeyin ağırlığı. 3. Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar: Bir araba yükü odun. 4. Eşya: Bütün yükü bu bavul. 5. mec. Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev: Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz. 6. mec. Tedirginlik veren şey, engel. 7. fiz. Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı. 8. tar. Yüz bin kuruşluk mal veya tutar: "Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin." -T. Buğra. 9. hlk. Doğacak bebek. 10. esk. Yüklük: "Haydi şu yüke giriver!.." -S. F. Abasıyanık.

"ağırlık" için örnek kullanımlar

Eğitici yönlere ağırlık verilirse programa olan güven artar.
Educational aspects of the program are given weight increases confidence.
Kaynak: haberturk.com
Topu rakibine bıraktı, savunmaya ağırlık verdi, ama onu da tam başaramadı.
The ball has left his opponent, gave priority to the defense, but was unable to complete her.
Kaynak: haber.stargazete.com
NBA'de ortalama boy 2.00 metre, ağırlık 100 kilo civarında.
The average length of 2.00 meters in the NBA, weight about 100 pounds.
Kaynak: radikal.com.tr
Bu nedenle fiziksel aktivitelere de ağırlık vermek gerekir.
For this reason, you must give weight to the physical activities.
Kaynak: haber7.com
Bir cismin molekül lerine etki eden yerçekimi kuvvetlerinin bileşkesinin uygulama noktasına ağırlık merkezi denir. Fizik te ve mühendislik
Kaynak: Ağırlık merkezi
Ağırlık antremanı iskelet kaslarının hacmi ve gücünü arttırmaya yönelik bir egzersiz çeşididir. Doğru uygulandığında ağırlık kaldırma
Kaynak: Ağırlık antrenmanı
Özağırlık (veya Özgül ağırlık veya Birim hacmin ağırlığı), bir maddenin birim hacminin ağırlığına denir. Ağırlık birimi olarak genelde
Kaynak: Özağırlık
Pound (kısaltması lb), bir ağırlık ölçüsü birimi. Dünyada yaygın olarak kullanılan avoirdupois sistemde 0,45359237 kilogram a, 16 ons a
Kaynak: Pound (ağırlık birimi)
Eşdeğer ağırlık, bir element ya da bileşiğin 1 g hidrojen le ya da 8 g oksijen le birleşen veya yer değiştirebilen miktarının ağırlık
Kaynak: Eşdeğer ağırlık
Troy Ağırlık Sistemi, bir ağırlık ölçü sistemi. Genellikle kuyumculuk ta altın , gümüş ve kıymetli taşların ağırlıklarını belirtmekte
Kaynak: Troy Ağırlık Sistemi
terazi (ölçüm) : bilimsel ağırlık ölçümleme cihazları. astronomi ve astroloji: Terazi veya Libra , bir takımyıldız terazi (burç) : terazi
Kaynak: Terazi
Birim, oldukça sabit ağırlıklara sahip olması dolayısı ile eski tarihlerde ağırlık ölçmede kullanılan keçiboynuzu tohumundan kökenlenir.
Kaynak: Karat (ağırlık birimi)
Gram-moleküler ağırlık bir kimyasal bileşiğin molekül ağırlığının gram olarak karşılığıdır. Kalsiyum karbonat ın moleküler ağırlığı 100
Kaynak: Molekül ağırlığı
Mikrogram (µg veya mcg), metrik sistem de kullanılan bir ağırlık birimidir. Ağırlık olarak bir gram ın milyonda birine (1/1.000.000) eşit
Kaynak: Mikrogram
Abarognosis (Yunanca ; "a" yok, "baros" ağırlık, "gnosis" bilgi.), ağırlık hissi bilgisinin kaybolmasıdır. Hastalar elde tutulan bir
Kaynak: Abarognosis
Bataklık üstüne basıldığında ya da bir ağırlık geldiğinde içine batabilen, rutubetli ve çamurlaşmış toprak alanlara denir. Bataklığın
Kaynak: Bataklık
Okka (ya da kiyye) Osmanlı İmparatorluğu döneminde kullanılmış olan eski bir ağırlık ölçüsü birimidir. kasabalara göre ağırlık değeri
Kaynak: Okka
Kenarortayların kesiştiği noktaya o üçgenin ağırlık merkezi denir ve G harfi ile adlandırılır. Bir üçgende ağırlık merkezi kenarortayı
Kaynak: Kenarortay
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.