Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

kıvrak ne demek?

 - 5 sözlük, 13 sonuç.

BSTS / Zanaat Terimleri Sözlüğü

kıvrak anlamı
Kadınların giysilerinin üzerine giyindikleri vücut hatlarını örten giyecek. (*Kırkağaç -Manisa)

Güncel Türkçe Sözlük

kıvrak, -ğı anlamı
is. 1. hlk. İnce tülbent veya ipekli baş örtüsü. 2. hlk. Yerli dokuması kara bezden yapılmış köylü kadın yeldirmesi. 3. sf. Canlı, hareketli, atik: "Lastik ayakkabılarının üstünde kıvrak ve çevikti." -H. Taner. 4. sf. Akıcı, işlek: Kıvrak bir zekâsı var. Kıvrak bir anlatım. 5. sf. hlk. Aceleci. 6. sf. hlk. Güzel, şık, yakışıklı.

Tarama Sözlüğü

kıvrak anlamı
1. İnce kadın baş örtüsü. 2.Kıvrık

Türkçe - İngilizce

kıvrak anlamı
sıfat
1) lithe
2) agile
3) quick
4) limber
5) supple
6) lissom
7) tripping
8) lissome
9) active
10) strong

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

kıvrak anlamı
1. Yerli dokuması, kara bezden yapılmış köylü kadın yeldirmesi, ferace. 2. Kadınların başa örttükleri ince tülbent, gelinlerin yüzüne örtülen kırmızı, yeşil renkli, pullu tül ya da krep. 3. Kadınların başlarına örttükleri kenarları saçaklı ipekli örtü, poşu. 4.bakınız» kıvratma(I). 5. Kısa kadın eteği. 6. Kısa pantalon.
kıvrak anlamı
1. Aceleci. 2. Çevik, tetik, çalışkan. 3. Dayanıksız, direşmez : Kıvraklar sözünde durmazlar.
kıvrak anlamı
Güzel, şık, yakışıklı, hoşça.

*Kandıra -Kocaeli
*Akyazı -Sakarya
*İnebolu -Kastamonu
Şeyhsadi -Amasya
-Yozgat
-Trabzon ve çevresi
Tavşanlı *Hafik, *Divriği, Hacıilyas *Koyulhisar -Sivas
Deveci*Malkara -Tekirdağ

kıvrak anlamı
Fazla bükülmüş (ip vb. için): Bu ip çok kıvrak bükülmüş.

Gare *Ardeşen -Rize
Bahçeli *Bor -Niğde

kıvrak anlamı
Sıkı, kuvvetli : Kilimin bağını kıvrak bağla düşmesin.

*Merzifon ve köyleri -Amasya
Bayadı -Ordu
-Trabzon ve köyleri
Çayağzı *Şavşat -Artvin
-Erzurum
Şekeroba -Maraş

kıvrak anlamı
El tezgâhında temiz ve kıvrılmış iplikten dokunmuş bez.

-Denizli

kıvrak anlamı
1. Tez, ivedi. 2. Çevik.
kıvrak anlamı
Çok bükülmüş nesne (iplik, tel vb. için).

Çorum

kıvrak anlamı
Uzun etek.

Afyon

kıvrak eş anlamlısı

aceleci
sf. Tez iş gören, çabuk davranan, canı tez, farfara, fırtına gibi, içi tez, ivecen, iveğen, kıvrak, sabırsız, tez canlı, telaşlı, acul: "Bilmem buna aceleci mizacım müsaade edecek mi?" -N. F. Kısakürek.
akıcı
sf. 1. Akma özelliği olan. 2. ed. Kolay anlaşılabilen, okunabilen, anlamca açık (anlatım), selis: "Çevirilerinde kullandığı güzel, akıcı dil başarıyordu bunu." -A. Ağaoğlu. 3. Kesintisiz.
atik
(I) sf. Çabuk davranan, çevik.
atik
(II) sf. (ati:k) esk. Eski, eski zamanla ilgili.
canlı
sf. 1. Canı olan, diri, yaşayan: "Bütün canlıların kendilerini yarı baygın, uykulu, hareketsiz bir tembelliğe bıraktıkları saatler başlamıştı." -N. Cumalı. 2. Hareketli, hayat dolu, dinamik: "Yeni ufuklar arıyor, insanlarla daha geniş, canlı ilişkiler kurmak istiyordum." -A. Ağaoğlu. 3. Güçlü, etkili. 4. Dikkat çekici, göz alıcı, parlak (renk). 5. is. Yaşayıp yer değiştirebilen yaratık, hayvan. 6. is. Canlı yayın. 7. zf. Hareketli, hayat dolu, dinamik bir biçimde: "Umut iyidir. İnsanı canlı ve güçlü tutar." -A. Kutlu.
güzel
sf. 1. Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı: Güzel kız. Güzel çiçek. Yalının en güzel odası bizimdi. 2. İyi, hoş: "Güzel şey canım, milletvekili olmak!" -Ç. Altan. 3. Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran: Güzel bir fırsat. 4. Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran: Güzel duygular. Güzel hareketler. 5. Görgü kurallarına uygun olan. 6. Sakin, hoş (hava): Güzel bir gece. 7. Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı: Güzel vaatler. 8. Pek iyi, doğru: Güzel güzel amma! 9. is. Güzel kız veya kadın. 10. is. Güzellik kraliçesi. 11. zf. Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde: Güzel konuştu. 12. zf. Adamakıllı, şiddetli: ": Karıkoca bu kuzu yüzünden güzel bir kavga ettiler." -Ö. Seyfettin.
hareketli
sf. 1. Hareketi olan, yer değiştirebilen, devingen, müteharrik, mobilize. 2. Canlı, kıpırdak: "Ben olsam daha hareketli birini seçerdim ama zevkine saygı gösteriyorum." -İ. O. Anar.
işlek
sf. 1. Çok işleyen, canlı, hareketli: "İki harp esnasında, burası kolay kazançların, vurgunculuğun en işlek merkezlerinden biriydi." -Y. K. Karaosmanoğlu. 2. Özenmeden, çabuk yazıldığı hâlde okunaklı ve güzel olan (yazı): "İşlek, açık bir yazı. Bir kadın elinden çıkma." -T. Dursun K.
şık
(I) sf. 1. Güzel, zarif, modaya uygun: Şık bir elbise. 2. Güzel, modaya uygun giyinmiş olan: "Daima müzik vardı, şık kadınlar vardı." -H. E. Adıvar. 3. mec. Yerinde, uygun: "Herkesin içinde dans öğrenmem şık olur." -P. Safa.
şık
(II) is. Seçenek: Sizin için iki şık var, ya çalışacaksınız ya bu işten vazgeçeceksiniz.

"kıvrak" için örnek kullanımlar

Hiç değişmediği görülen Erol'un kıvrak dansı büyük beğeni topladı.
No change in the Erol's lithe dance to great acclaim.
Kaynak: gazetea24.com
Atalay Demirci'nin de kıvrak zekası ve nükteleri tartışılmaz!
Atalay also his quick-wit and his witty remarks indisputable Demirci!
Kaynak: blog.milliyet.com.tr
Mustafa bunları çok kısa sürede atlatabilecek ve eski kıvrak günlerine dönebilecek bir arkadaşımız.
Mustafa them could take a very short time, and a friend to pivot the days of old lithe.
Kaynak: spor.gazetevatan.com
Fenerbahçe ise topu taşıya taşıya gidip rakip ceza sahasında kıvrak hareketlerle işi bitirme niyetinde.
Liverpool penalty area, the ball bearing bearing go and lithe movements competitor intends to finish the job.
Kaynak: spothaber.com
İtalyan olan sanatçı, taş gibi katı biçimleri kıvrak desenini yumuşatarak zengin renklerle boyayarak büyük etki yaratmıştır.
Kaynak: Giovanni Bellini
İsimleri, tırmanırken kullandıkları kıvrak kuyruklarından kaynaklanmaktadır. Uçar kuskusgiller ile yakın akrabadırlar. Eski
Kaynak: Kıvrık kuyruklu keseligiller
Rika veya rıka, rik'â, (رقعة, reqʿā) Nesih 'in dendansız, yuvarlak ve kıvrak bir türüne verilen ad ve Arap harfleri nin en çok kullanılan el
Kaynak: Rika
Mambo, rumba dansının daha hareketli daha kıvrak çeşidine denir. Genellikle Kuzey Amerika bölgelerinde bu dans çeşidi görülür.-
Kaynak: Mambo (müzik)
Burdur , Isparta , Antalya , Muğla- Fethiye ve Denizli 'nin güney kısımları (Acıpayam çevresi) "Teke" zeybekleri içine girer ve kıvrak
Kaynak: Zeybek (oyun)
Yazar gezdiği yerlerin ilginç özelliklerini hemen fark edecek kıvrak bir zekâya ve kültür birikimine sahip olmalıdır. Gezi yazılarında çoğu
Kaynak: Gezi yazısı
Oyun havalarının kıvrak ve hareketli çalınış biçimine uygun bir çalgıdır. Curalar büyüklüklerine göre değişik adlar alır. Curadan biraz
Kaynak: Cura
Çocukluğunu ve gençliğini doğa ile içiçe bu taşra da geçiren Cato; kıvrak zekası ve konuşma yeteneği ile kısa zamanda ilgi odağı olmuş,
Kaynak: Marcus Porcius Cato
Freund kamerayı o denli devrimci ve kıvrak bir üslupla kullanmıştı ki, Carl Mayer senaryoyu yeni kamera hareketlerine göre yeniden yazmak
Kaynak: Son Adam (film, 1924)
Fiziksel görünüşü sarı ve tepesine doğru uzanan kıvrak saçlara sahiptir. Oldukça güzel ve şirin bir ses tonu vardır ve bu onu sevimli yapan
Kaynak: Butters Stotch
ancak kullanmaya devam etmiştir Akordeon u çok hızlı ve kıvrak çaldığından ötürü Rus AvtoVAZ firmasınca üretilen Ciguli(Türkiye'de Murat
Kaynak: Ciguli
9/16 lık hareketli türküler, teke zortlatmarı, kıvrak zeybek ler ve uzun hava türünde gurbet havaları, boğaz havaları yörenin karakteristik
Kaynak: Teke Yöresi
Uzun boylu, uzun saçlı, yakışıklı ,çok kıvrak ve çevik bir karakterdir. Çok yükseğe zıplayabilir. Kendi dövüş alanında tel örgülere
Kaynak: Vega (Street Fighter)
Nessa kıvrak ve çabuktu. Geyikleri severdi. Dans etmeyi de severdi, Valimar 'ın ebediyete dek yemyeşil kalacak olan çayırlarında raks
Kaynak: Tulkas
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.