Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

bayılmak ne demek?

 - 3 sözlük, 3 sonuç.

Güncel Türkçe Sözlük

bayılmak anlamı
(nsz) 1. Baygın duruma girmek, uyur gibi olmak, kendinden geçmek, kendini kaybetmek: "Anasının bayıldığını gören çocuk avaz avaz ağlamaya başlamıştı." -A. Kulin. 2. (-e) mec. Çok hoşlanmak, çok sevmek: "Tüm güzel ve yüce şeylere bayılırım. Doğuştan duygusalımdır ben." -N. Hikmet. 3. (-den) Sıcak, açlık, susuzluk, yorgunluk vb. etkenlerle dayanma gücünü yitirmek: "Uzakta görülen manzaralar insana sıcaktan bunalmış ve bayılmış hissini verir." -A. Ş. Hisar. 4. (-i) argo Vermek, ödemek: "Palas pandıras evden fırlayıp bir de üstüne o kadar taksi parası bayıldığına bin pişmandı." -E. Şafak.

Tarama Sözlüğü

bayılmak anlamı
Telaşa düşmek, endişe etmek, üzülmek.

Türkçe - İngilizce

bayılmak anlamı
fiil
1) faint
2) blackout
3) pass out
4) swoon
5) adore
6) lose consciousness
7) commune with oneself
8) be fond of
9) conk
10) be enamored of
11) enthuse
12) fall for
13) be taken by
14) be taken with
kelime öbeği
1) be a sucker for

bayılmak eş anlamlısı

ödemek
(-i) 1. Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek: "Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım." -R. H. Karay. 2. Bir alışverişte alınan şeyin karşılığını alacaklıya vermek. 3. Bedelini vererek bir zararı karşılamak, tazmin etmek. 4. Bir iş, bir kuruluş harcanan, yatırılan parayı çıkartmak, itfa etmek: Bu fabrika sermayesini beş yılda ödedi. 5. mec. Bir işin, bir görevin karşılığını vermek: "Bir gece de onunla kal. Bize yaptıklarını ödemiş olursun." -S. F. Abasıyanık. 6. mec. Bir şey karşısında fedakârlık etmek, bir şey elde etmek için özveride bulunmak.
vermek
(-i, -e) 1. Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek: "Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." -Ö. Seyfettin. 2. Bırakmak veya bağışlamak: "Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün, diye bağırdım." -H. C. Yalçın. 3. Ondan bilmek, atfetmek: "Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi..." -F. R. Atay. 4. Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek: "Geçenlerde bir derginin, ‘Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum." -H. Taner. 5. Döndürmek, çevirmek, yöneltmek: "Arabanın burnunu, en tenha kahvelerden birinin önünde, rıhtıma verdiler." -A. İlhan. 6. Herhangi bir duruma yol açmak: "Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim." -Y. K. Karaosmanoğlu. 7. Eğlenceli toplantı düzenlemek, konuk çağırıp ağırlamak: Yemek vermek. Balo vermek. 8. Topluluk önünde sanatını göstermek, icra etmek: Konser vermek. Resital vermek. 9. Topluluk önünde bilimsel konudaki bildirisini sunmak: Konferans vermek. 10. Satmak: Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul. 11. Kızı, kadını biriyle evlendirmek: "Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a, ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar." -H. E. Adıvar. 12. (-i) Ödemek: "Haydi ... arabaya atlayın... Köşkten parayı verirler." -P. Safa. 13. Yaymak: Ses vermek. Korku vermek. Işık vermek. 14. Bitki ve ağaç, ürün üretmek: "Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı." -R. E. Ünaydın. 15. Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak: "Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor." -R. H. Karay. 16. Hepsini herhangi bir duruma sokmak: Ateşe vermek. Ortalığı heyecana vermek. 17. Sahip olmasını sağlamak. 18. Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmek: Hareket vermek. Biçim vermek. 19. Tespit etmek: Randevu vermek. Ad vermek. 20. Kazandırmak, katmak: Tat, çeşni vermek. 21. Ayırmak, harcamak: Emek vermek. Zaman vermek. 22. Dayamak: Duvara sırtını verip çömeldi. 23. (yar) Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur: alıvermek, dizivermek, yapıvermek, görüvermek.

Yakın Kelimeler

(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.