Sözce'de sorgulama yapmak için bir kelime girin

bilmek ne demek?

 - 6 sözlük, 6 sonuç.

BSTS / Ruhbilim Terimleri Sözlüğü

bilmek anlamı İng. know Osm. haberdar olmak
Herhangi bir şeyi, başka şeylerden ayırmaya yarayacak biçimde öğrenmiş olmak.

Divanü Lügati't-Türk

bilmek anlamı
bilmek

Güncel Türkçe Sözlük

bilmek, -ir anlamı
(nsz) 1. Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak: "Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." -A. Ağaoğlu. 2. (-i) Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak: "Yani kısacası bu mükemmel dilimizi kimse bilmez, okumaz." -B. Felek. 3. Bir iş yapmaya alışmış olmak, elinden gelmek. 4. Tanımak, hatırlamak: "Kadıncığım aç. Ben geldim. Bilemedin mi?" -H. R. Gürpınar. 5. Sanmak, varsaymak, farz etmek: "Bir hastanın hastalığına gereken önemi vermesi, doktorun ancak kendini o hasta ile birlikte hasta bilmesi ile sağlanabilir." -R. H. Karay. 6. (-i) Sorumlu tutmak: Ben arkadaşını bilmem, seni bilirim. 7. İnanmak: "Bilirim yaşamaz güneşte / Bilirim yaşamaz yan yana aşkla / Ne haksızlık / Ne korku" -N. Cumalı. 8. (-i) İşine gelmek, uygun bulmak: Mal almasını bildi de parasını vermeyi mi bilmiyor? 9. -a / -e ekli fiillerle yeterlik bildiren birleşik fiiller oluşturur: Anlayabilmek. Gidebilmek. Kapayabilmek. Yazabilmek. 10. (-i) Saymak: Teşekkürü borç bilirim.

Tarama Sözlüğü

bilmek anlamı
Anlamak, idraketmek.

Türkçe - İngilizce

bilmek anlamı
fiil
1) know
2) understand
3) wise up
4) ken
5) be privy to
6) be up
7) be up to
8) be wise to
9) wise up to
10) savvy
11) wit
kelime öbeği
1) be onto

Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü

bilmek anlamı
1. Malumatı bulunmak. 2. Haberdar bulunmak. 3. Anlamak, fark etmek. 4. Doğru cevap vermek

Artvin Yusufeli Uşhum köyü

bilmek eş anlamlısı

farz etmek
varsaymak: "Peki, farz edelim ki esas itibarıyla arzunu kabul ettim." -R. N. Güntekin.
hatırlamak
(-i) Anımsamak: "O zaman annemin ölmüş olduğunu hatırlıyorum." -A. Ağaoğlu.
inanmak
(-e) 1. Bir şeyi doğru olarak benimsemek: "Bizim şairlerimiz sanatın sanat için olduğuna inanırlar, başka bir ereği olabileceği akıllarına gelmez." -N. Ataç. 2. Birini doğru sözlü olarak bilmek, güvenmek: Ben size inanırım. 3. Bir şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmek: "Bu başın bir kadına değil, bir hamala ait olduğuna inanmak zor değildi." -P. Safa. 4. Sevecek, güvenecek ve bağlanacak en yüksek varlık olarak bilmek, iman etmek: Tanrı'ya inanmak. 5. Kanarak aldanmak: Her reklama inanmayın. 6. İman etmek.
sanmak
(nsz) 1. Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek: "Babam, hiç hoşnut olmadığımı, beni yine sevindiremediğini sandı." -A. Ağaoğlu. 2. Gibi gelmek, farz etmek: "Bu hareketimi tamamıyla histen gelen bir şey sandı." -P. Safa. 3. Bir şey veya kimsenin ... olduğunu düşünmek: "Doktor Sevim, hastayı ilk gördüğü an kendinde değil sanmıştı." -A. İlhan.
saymak
(-i) 1. Bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak: "Nara sormuşlar: - Tanelerin kaç tane? Yiyenler saysın bana ne -demiş." -B. R. Eyuboğlu. 2. Sayıları arka arkaya söylemek: Birden ona kadar saymak. 3. Herhangi bir sıraya koymak, herhangi bir sırada yer aldığını kabul etmek: Artık kışı geçti sayabiliriz. 4. Herhangi bir şey, yerine koymak veya herhangi bir şey gözüyle bakmak, addetmek: "Her çiçekten bal eyledik / Arıya saydılar bizi." -Pir Sultan Abdal. 5. Varsaymak, tutmak, farz etmek: "Elimi uzatsam benim olacak bir vazoya sırt çevirip başkasına kaptırınca onu benden çalınmış saymak neden?" -H. Taner. 6. Arka arkaya söylemek, sıralamak: Birinin iyiliklerini saymak. 7. Ödemek, peşin vermek: "İki bin lira saydı, bana bir küpe aldı." -M. Ş. Esendal. 8. mec. Geçer tutmak: Bunu saymam, sizi bir gün erkenden beklerim. 9. mec. Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı dolayısıyla bir kimseye veya bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmak, saygı göstermek, sözünü dinlemek, hürmet etmek: "Anam babamı nasıl saydı ise ben de kocamı öyle sayacaktım." -M. Ş. Esendal. 10. mec. Önemsemek. 11. mec. Gibi görmek, kabul etmek: "Arzularını yapmayı belli büyük bir külfet saydığınız bu küçük kalpler, saadetin kapısından girmeden felaketin ortasına yuvarlanıyorlar." -A. Gündüz. 12. mec. Hesaba katmak, dikkate almak: Bundan önce verdiğimi saymıyor musun?
tanımak
(-i) 1. Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak: "Zarfın üstündeki yazıyı hemen tanıdı." -H. E. Adıvar. 2. Daha önce görmüş olmak, ilişkisi bulunmak, bilmek: "Onu bir de eski polisler tanır." -S. F. Abasıyanık. 3. Bir kimse veya şeyle ilgili, doğru ve tam bilgisi bulunmak: "Sincapları yakından tanırım." -A. Haşim. 4. Bilip ayırmak, seçmek, ayırt etmek. 5. huk. Varlığını kabul etmek. 6. Boyun eğmek, yargısına uymak, saymak. 7. Sorumlu bilmek: Ben arkadaşını tanımam, alacağımı senden isterim. 8. Bir şeyin yapılması, bitirilmesi için belli bir süre vermek: Ona borcunu ödemesi için üç günlük bir süre tanıdım.
varsaymak
(-i) Bir olgunun sonuçlarından yararlanabilmek, bu sonuçlar üzerine düşünce üretebilmek için onu olmuş veya olacak saymak, farz etmek: "Öyle ya içgüdü, ilgili bilim adamlarına göre, insandan çok hayvan türlerinde varsaydığımız bir özellik." -N. Uygur.

"bilmek" için örnek kullanımlar

Ülkeyi yönetenler özellikle yakın tarihi bilmek zorundadır!
Must know the recent history of the rulers of the country, especially!
Kaynak: yenicaggazetesi.com.tr
Demokrasiden ne anladığınızı bilmek hakkımız.
Democracy, the right to know what you understand.
Kaynak: haber.rotahaber.com
Bilmek; heyecanı, mutluğu ve çocukla birlikte edinilen eşsiz deneyimin kalitesini de artıracaktır.
Know; excitement, of happiness and children, and increase the quality of acquired unique experience.
Kaynak: haberler.com
Şifreler ve adamın ciğerini bilmek!
Passwords and know his liver!
Kaynak: bursadabugun.com
Teknoloji (Yunanca τέχνη (sanat) ve λογία (bilmek), sözcük lerinin birleşiminden oluşmuştur. İnsanoğlunun gereklerine uygun yardımcı alet
Kaynak: Teknoloji
Buddhi, uyanmak, anlamak, bilmek gibi anlamlara gelen sanskritçe budh kökünden türeyen dilbilimsel açıdan dişil isim. Kelime rasyonel
Kaynak: Buddhi
Bilim insanı nesne ye "bilmek için bilmek" amacı ile yönelir. Bilimler : Bilimler konu ve yöntemleri bakımından üç gruba ayrılır.
Kaynak: Bilimsel bilgi
Mârifetullâh (Ehl-i Sünnet ) ya da İrfân (Onikicilik ) veya Gnosis (Hristiyanlık ) Allah 'ı tanımak, bilmek demektir. olduğunu bilmek ve
Kaynak: Marifetullah
Bodhi (Sanskrit: बोधि ) hem Pāli , hem de Sanskrit dillerinde "aydınlanma" anlamına gelen, ancak genellike "uyanış" veya "bilmek" olarak
Kaynak: Bodhi
Bir toplumun dil bilmek, tarihî araştırma için yeterli değildir. Dille birlikte kullanılan yazının da bilinmesi gerekir. yazısını bilmek
Kaynak: Paleografi
"phileo"sevgi "sophia"bilgi veya bilmek kelimelerinden türemiştir. Philosophia bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek, bilgi severlik,
Kaynak: Felsefe
"nin birkaç tarzında uzman olmalı ve ilgili olduğu tarzın ise birçok ritmini, geleneksel ezgilerini ve çeşitli şiirlerini bilmek durumundadır.
Kaynak: Flamenko
Bir dili bilip, konuşabilmenin yanı sıra iletişim kurabilmek için yeterli derecede okumayı ve yazmayı da bilmek gerekir. UNESCO 'nun
Kaynak: Okuryazarlık
Paracelsus'a göre, bir cerrah bütün bitkileri tanımak, bilmek zorundadır; onları nasıl kullanacağını, onların çok hızla mı yoksa yavaş mı
Kaynak: Paracelsus
Deizmde insan için en önemli ödev, Evren 'i ve yasalarını akıl yoluyla bilmek, anlamak ve zihnini sürekli geliştirmektir. Deizm, evrim
Kaynak: Deizm
en küçük birlik olan manganın bütün iç hizmetlerini iyi bilmek, bunları astlarına öğretmek, araç ve gereçlerin bakımını yapmak zorundadır.
Kaynak: Onbaşı

Yakın Kelimeler

Google Reklamları
(Tahmin etmek için bir harf girin)
Vagonmedya.com
2009-2024 © Sözce hakları saklıdır.