hayal is. (haya:li) 1. Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, imge, hülya:
"Mustafa Kemal hayallerin değil, hakikatlerin adamı idi." -F. R. Atay. 2. Belli belirsiz görülen şey, gölge. 3.
fiz. Görüntü:
İnsanın aynadaki hayali. 4.
ruh b. İmge. 5.
esk. Aydınlatılan bir perde arkasında deri veya kartondan yapılmış, hareket edebilen resimler ve bunlarla oynatılan oyun:
"Hayal yani Karagöz oynatan bir sanatkârmış." -A. Ş. Hisar.
imge is. 1. Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya. 2. Genel görünüş, izlenim, imaj:
"Efsanevi asi kız imgesine, bu imgenin kararlı ödünsüzlüğüne kavuşabilirdi." -M. Mungan. 3.
ruh b. Duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal, imaj. 4.
ruh b. Duyularla algılanan, bir uyaran söz konusu olmaksızın bilinçte beliren nesne ve olaylar, hayal, imaj.
rüya is. (rüya:) 1. Düş:
"Annemi ölmüş gördüm rüyamda / Ağlayarak uyanmışım." -O. V. Kanık. 2.
mec. Gerçekleşmesi imkânsız durum, hayal:
"Bu saadetin bir ay, bir buçuk ay sonra yeniden bir rüya olacağını bile aklına getirmiyordu." -R. N. Güntekin. 3.
mec. Gerçekleşmesi beklenen ve istenen şey, umut.
umut is. 1. Ummaktan doğan güven duygusu, ümit:
"Bu umudum, şimdi yavaş yavaş ölüyor." -H. E. Adıvar. 2. Bu duyguyu veren kimse veya şey:
"Bir tek umut, bir avuç askerde ve Mustafa Kemal denen bir isimdedir." -F. R. Atay.