egzotik anlamı İng. exotic
İçinde bulunduğu yörede doğal olarak bulunmayan veya yetiştirilmeyen organizma veya tür.

egzotik anlamı
sf. Yabancıl: "Sonra, tuzu kuru insanlar değişiklik arar, egzotik tatlara da bayılırlar." -A. Ağaoğlu.

egzotik anlamı
sıfat
1) exotic
2) outlandish

egzotik anlamı Fr.exotique
Uzak, yabancı ülkelerle ilgili, bu ülkelerden getirilmiş, yabancıl: § "... bu köşkte hem Pol ve Virjini'nin tek katlı evini andırır egzotik ve romantik bir alımlılık; hem de Nurbaba'daki tasvirlere benzer rustai ve tasavvufi bir çeşni vardı." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar IV, 14. § "Bizce Fransızlara, İngilizlere, Almanlara, Ruslara, İtalyanlara ait güzellikler ancak egzotik güzellikler olabilir." -Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, 88. § "Tuzu kuru kentliler değişiklik arar, egzotik tatlara bayılırlar." -Adalet Ağaoğlu, Geçerken, 67. § "Şarkı Tamamıyla bir "revüe" nün senaryosu şeklinde yazılmıştı ve uydurulmuş bir sürü exotique isimler, kelimeler, tabirlerle dolu idi." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 64. § "Beni de, iddialarıma istidatlı olduğunuzdan değil, sırf ruhunuzdaki arayıcılık hummasından, profesörün dediği gibi (egzotik) bir merak ve garabet duygusu yüzünden davet ettiğinizi ayrıca bilmekteyim." -Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 175. § "Bazıları Filistin'e Gelibolu'ya yollandığımızı söylüyordu ama bu adlar bizde egzotik bazı imajlar dışında hiçbir duygu, asıl önemlisi gerçeklik duygusu yaratmıyordu." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 87. § "… hepimiz bayıldığı ‘Batı'lı ‘egzotik' yazarlar, gerçekten bunları işlemiştir." -Attila İlhan, Aydınlar Savaşı, 55.