menzil is. esk. 1. Yolculukta dinlenmek amacıyla durulan yer, konak:
"Tanrı yardımcı olsun gayri yolda kalana / Biz menzile vararak atları çektik hana." -F. N. Çamlıbel. 2. İki konak arasındaki uzaklık. 3. Bir günlük yol. 4.
ask. Bir merminin ulaşabildiği uzaklık, erim (I):
Top menzili. 5.
ask. Ordunun cephe gerisi işlerinin bütünü:
"Ne yedi ne içti, bir menzil subayının bütün gayreti ile çalıştı." -F. R. Atay. 6.
tar. At değiştirmek veya konaklamak için kervanların ve posta tatarlarının indikleri bina veya han. 7.
tar. Ok atma yarışlarında erişilen mesafe:
"Sonra yine menzil ölçülmüş, yeni bir rekor kırdığı anlaşılmıştır." -S. Birsel.
muştu is. Sevindiren haber, sava, müjde, erim (II), beşaret.