eş ne demek?
- 6 sözlük, 11 sonuç.BSTS / Fizyoloji Terimleri Sözlüğü
eş anlamı İng. placenta
Plasenta.
Plasenta.
BSTS / Halkbilim Terimleri Sözlüğü
eş anlamı İng. placenta Osm. son, etene, meşime Alm. Plazenta, Nachgeburt, Motterkuchen Fr. placenta
Dölütle dölyatağını birbirine birleştiren, doğum sırasında çocuktan sonra çıkan; halk arasında çocukla eş tutulan, bu nedenle çocuğun yazgısını, karakterini, gelecekteki işini etkileyeceği inancıyla birtakım geleneksel ve büyüsel işlemlerden geçirilen zar.
Dölütle dölyatağını birbirine birleştiren, doğum sırasında çocuktan sonra çıkan; halk arasında çocukla eş tutulan, bu nedenle çocuğun yazgısını, karakterini, gelecekteki işini etkileyeceği inancıyla birtakım geleneksel ve büyüsel işlemlerden geçirilen zar.
Divanü Lügati't-Türk
eş anlamı
eş, arkadaş
eş, arkadaş
Güncel Türkçe Sözlük
eş anlamı
is. 1. Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri: "Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." -Ö. Seyfettin. 2. Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika: "Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır." -Z. Selimoğlu. 3. Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri: Güvercin eşini arıyor. 4. İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu, partner: Briçte kuvvetli bir eş seçti. 5. hlk. Kuma, ortak. 6. hlk. Arkadaş. 7. hlk. Döl eşi.
is. 1. Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri: "Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." -Ö. Seyfettin. 2. Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika: "Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır." -Z. Selimoğlu. 3. Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri: Güvercin eşini arıyor. 4. İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu, partner: Briçte kuvvetli bir eş seçti. 5. hlk. Kuma, ortak. 6. hlk. Arkadaş. 7. hlk. Döl eşi.
Türkçe - İngilizce
eş anlamı
isim
1) wife
2) spouse
3) partner
4) match
5) mate
6) husband
7) companion
8) lady
9) pair
10) consort
11) counterpart
12) couple
13) fellow
14) doublet
15) helpmeet
16) helpmate
17) compeer
18) coequal
19) parti
20) dutch
21) one of a pair
22) better half
23) old man
24) old woman
25) old lady
26) the missis
27) placenta
28) like
sıfat
1) equal
2) identical
3) spousal
4) matching
5) similar
6) duplicate
7) corresponding
8) fellow
9) correspondent
10) coequal
11) identic
ön ek
1) iso-
isim
1) wife
2) spouse
3) partner
4) match
5) mate
6) husband
7) companion
8) lady
9) pair
10) consort
11) counterpart
12) couple
13) fellow
14) doublet
15) helpmeet
16) helpmate
17) compeer
18) coequal
19) parti
20) dutch
21) one of a pair
22) better half
23) old man
24) old woman
25) old lady
26) the missis
27) placenta
28) like
sıfat
1) equal
2) identical
3) spousal
4) matching
5) similar
6) duplicate
7) corresponding
8) fellow
9) correspondent
10) coequal
11) identic
ön ek
1) iso-
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
eş anlamı
1. Kuma, ortak. 2. Arkadaş. 3. Birbirine düşman kimseler: Behey insan sen bunun eşi misin de bu kadar eksik tarafını arıyorsun.
1. Kuma, ortak. 2. Arkadaş. 3. Birbirine düşman kimseler: Behey insan sen bunun eşi misin de bu kadar eksik tarafını arıyorsun.
eş anlamı
İnsan ve hayvanlarda doğum sırasında, bebek ya da yavrudan sonra gelen etsi madde, son, etene.
İnsan ve hayvanlarda doğum sırasında, bebek ya da yavrudan sonra gelen etsi madde, son, etene.
*Lapseki -Çanakkale
*Düzce -Bolu
Peşman *Daday -Kastamonu
Havza -Samsun
*Merzifon ve köyleri -Amasya
*Maçka -Trabzon ve çevresi
*Refahiye -Erzincan
*Ağın, *Keban -Elâzığ
*Antakya -Hatay
Hacıilyas *Koyul hisar -Sivas
Çiftepınar *Mersin -İçel
Kerkük
eş anlamı
İyi.
İyi.
*Akseki -Antalya
eş anlamı
Eş, benzer
Eş, benzer
Diyarbakır
eş anlamı
< T. eş: Arkadaş, eş
< T. eş: Arkadaş, eş
êş anlamı
Eğiş
Eğiş
Aybastı Ordu
eş eş anlamlısı
arkadaş
is. 1. Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her biri, yâren. 2. Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik: "Nedret'in arkadaşları bizi nezaketen davet ettiler." -M. Yesari.
is. 1. Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her biri, yâren. 2. Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik: "Nedret'in arkadaşları bizi nezaketen davet ettiler." -M. Yesari.
benzeri
is. Aynı.
is. Aynı.
döl eşi
is. anat. Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ, son, eş, meşime, etene, plasenta.
is. anat. Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ, son, eş, meşime, etene, plasenta.
kuma
is. Aynı erkekle evli olan kadınların birbirine göre adı, ortak: "Bir sene onunla dağlarda dolaşmış, anamın üstüne kuma getirmiş." -H. E. Adıvar.
is. Aynı erkekle evli olan kadınların birbirine göre adı, ortak: "Bir sene onunla dağlarda dolaşmış, anamın üstüne kuma getirmiş." -H. E. Adıvar.
ortak
is. 1. Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar, partner: "Bırakın ortağıma bir telefon edeyim." -H. Taner. 2. Kuma: "Kendi üstüne bir ortağın getirilmesi Emeti'nin pek ziyade gücüne gitmişti." -E. E. Talu. 3. sf. Birden çok kimse veya nesneyi ilgilendiren, onlara özgü olan, onların katılmasıyla oluşan, müşterek: "Edebiyata şiirle başlamak, büyük küçük bütün yazarlarda görülen ortak bir yöndür." -N. Cumalı.
is. 1. Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar, partner: "Bırakın ortağıma bir telefon edeyim." -H. Taner. 2. Kuma: "Kendi üstüne bir ortağın getirilmesi Emeti'nin pek ziyade gücüne gitmişti." -E. E. Talu. 3. sf. Birden çok kimse veya nesneyi ilgilendiren, onlara özgü olan, onların katılmasıyla oluşan, müşterek: "Edebiyata şiirle başlamak, büyük küçük bütün yazarlarda görülen ortak bir yöndür." -N. Cumalı.
partner
is. 1. Eş. 2. Ortak. 3. Cinsellikte tarafların her biri.
is. 1. Eş. 2. Ortak. 3. Cinsellikte tarafların her biri.
refik
is. (refi:ki) esk. 1. Arkadaş, dost: "Bey oğlum, bu zat benim en aziz, en eski refikimdir." -Ö. Seyfettin. 2. Eş, koca, zevç.
is. (refi:ki) esk. 1. Arkadaş, dost: "Bey oğlum, bu zat benim en aziz, en eski refikimdir." -Ö. Seyfettin. 2. Eş, koca, zevç.
refika
is. (refi:ka) esk. Eş, karı.
is. (refi:ka) esk. Eş, karı.
"eş" için örnek kullanımlar
Üç ilde kalpazanlık çetesine eş zamanlı operasyon: 11 gözaltı.
Simultaneous operation of counterfeiting gang of three provinces: 11 probation.
Kaynak: timeturk.comTasarıya göre, ticari kredi kefaletinde eş rızası aranmayacak.
Under the bill, commercial credit bail spouse's consent will not be searched.
Kaynak: internethaber.comAKP hükümeti, eş başkanlık sisteminin fiili uygulamasını başardı, başarıyor.
The AKP government was able to co-chair the system, the actual application, is achieved.
Kaynak: yenimesaj.com.trEş cinayetine kılıf: Aldattığını söyledi.
Co-murder case: cheating, he said.
Kaynak: sabah.com.trRuhsal eş ya da eş ruh (soul-mate) Spiritüalizm kaynaklı bir terim olup, reenkarnasyon ist New Age grupları aracılığıyla yaygınlık ve
Kaynak: Ruhsal eş
Kaynak: Ruhsal eş
Birlikte evrim veya eş evrim (İng: co-evolution), biyolojide iki veya daha fazla canlı türünün, birbirlerinin evrimini karşılıklı olarak
Kaynak: Birlikte evrim
Kaynak: Birlikte evrim
Karı sözcüğü eş anlamının yanı sıra argoda kadın anlamında da kullanılır. Kaynakça : Kategori:Aile Kategori:Evlilik Kategori:Akrabalık
Kaynak: Karı
Kaynak: Karı
SDRAM, eş zamanlı dinamik rastgele erişimli bellek (synchronous dynamic random access memory). Bir tek durumlu bilgisayar belleği
Kaynak: SDRAM
Kaynak: SDRAM
