fırça anlamı Rum.voúrtsa
1. Bir şeyin tozunu, kirini gidermekte veya bir şeye boya, cila sürmekte kullanılan, bir araya getirilerek bağlanmış kıl veya kıla benzer başka tellerden yapılan araç:§
"Dufy fırçanın o her teferruatı ayrı ayrı ve müstakil form olarak sayan denizler gibi küçük bir rüya sürüsü toplamıştı." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 44. § "
Süpürge ve fırçadan gayrı?" -Adalet Ağaoğlu, Toplu Oyunlar: Bir Kahramanın Ölümü, 293. §
"fırça." -Ahmet Vefik Paşa, Lehçe-i Osmani. §
"Öyle berberlerin fırçasıyla, tarağıyla yola gelecek şey değil." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hikâyeler, 17. §
"Birer fırça rimel dokundurdu." -Peyami Safa, Sözde Kızlar, 35. §
"Yusuf elinde bir fırça ile otelden çıkarak." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Şeyler, 171. § "
Ne atölyem, ne fırçam, ne paletim var." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 171. §
"... ressamlık tahsil etmekte bulunan Podar'ın palet ve fırçalarını yıkamak suretiyle muavenetinden başlayarak palet üzerinde kalan fazla boyalarla delik bir resim muşambası üzerine acîp ve garib şeyler boyamak derecesine vardırdığı merakı daha ileriye de götürmüş olduğundan ..." -Ahmet Midhat Efendi, Demir Bey Yahut İnkişâf-ı Esrar, 327. § "
Oda fırçasını bırakarak taşa bakıyor." -Ziya Gökalp, Ziya Gökalp'ın Mektupları, 197. § "
Koyu gölgeli yağlı boya bir tablonun içindeki pembe-eflatun fırça vuruşları demektir" -Adalet Ağaoğlu, Başka Karşılaşmalar, 88. § "
Bir ayağı dükkânda, biri sokakta, fessiz, saçları tarak, fırça dinlemez, dik, kakülleri tıraşsız…" -Ahmet Rasim, Eşkâl-i Zaman, 10. §
"Dini mertebe bakımından bu fırçanın bana ters tarafından biçtiği büyük rütbenden de mahrumum…" -Necip Fazıl Kısakürek, Cinnet Mustatili, 34. §
"… banyomda diş fırçası, mutfağımda kahve fincanı, salonda dergileri, dolapta giysileri ve yatağımda kokusuyla taşınmıştı bana." -Buket Uzuner, Şairler Şehri, 124. § "
Monsieur Jules Romains'in "Ak Ağınlı Kişiler" (Les Mommes de bone volanté) adlı uzun romanının bir yerinde bir ressam vardır, Picasso olacak, eline fırçasını alıp birtakım denemelere girişir, sonra beğenir yaptığını, başkalarına da beğendirir, böylece bir çığır türemiş olur." - Nurullah Ataç, Diyelim Söz Arasında Deneme, 65. § "
Siyah diş fırçası bıyıklarıyla dudaklarının hizasındaki havayı karartmış. " -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 215. 2.
mec. Resim yapma sanatı ve biçimi. 3.
madencilik Çökmeyi engelleyen bağların oynamasını veya kaymasını önlemek için aralara yerleştirilen direk parçası.