garson anlamı Fr.garçon
Lokanta, otel, pastane, kahvehane gibi yerlerde müşterilere hizmet eden kimse: § "
Doktor Hikmet, garsona üçüncü şopunu ısmarladı." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 5. § "
Garsonlardan birinin gözüne çarpabilmek için bakınıyorum." -Adalet Ağaoğlu, Bir Düğün Gecesi, 6. § "
Peki sana bir şnitzel veya bonfile... garsona döndü." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 97. § "
Garson emri alıp uzaklaştı." -Nazım Hikmet Ran, Yeşil Elmalar, 90. § "
Titreyen ellerini havada sallayarak, ortada dolaşan garsondan, işaretle, su getirmesini istedi." -Peyami Safa, Canan, 77. § "
Garson başı ile bir itaat işareti vererek gitti." -Ahmet Midhat Efendi, Henüz 17 Yaşında, 7. § "
Garsonumuz Halil, dedi, ben de metrdotel..." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 22. § "
Garsonlar, taksimi bozan, ahaliyi taciz eden bu sarhoşu çekiştire çekiştire kaldırdılar." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hikâyeler, 20. § "
Bulvardaki arabacılar, restorandaki garsonlarla bir seviyede." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri II, 166. §
"Garsonun biri bin paraya." -Ahmet Rasim, Şehir Mektupları, 147. §
"Maymunu bizim lokantanın garsonuna bırakayım da gör. " -Necip Fazıl Kısakürek, Hikâyelerim, 70. § "
… harıl harıl çalışan garsonları…" -Elif Şafak, Mahrem, 26. §
"İçemedikleri kahvelerin parasını ödeyip, garsonun şaşkın bakışları altında kaçarcasına duman altındaki kafeden çıktılar." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 286. § "
Bunu yanına çağırdı ve yaşlı garsona sordu." -Orhan Pamuk, Kara Kitap, 170. § "
Garson resmen uykusunda dolaşıyor. Çay diyor, kahve diyor…" -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 13