kurtulmak (nsz) 1. Tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak:
"Beni musluğa götüren namuslu polisler kurtulduğumu görünce sevindiler." -A. Gündüz. 2.
(-den) İstenmeyen, sıkıntı veren, hoşlanılmayan bir kimseden, bir yerden, bir durumdan uzaklaşmak:
"Kayıtsızlıktan, tembellikten, gerilikten kurtulmak için inanmak lazım." -O. S. Orhon. 3.
(-den) Bir şey bulunduğu veya bağlı olduğu yerden ayrılmak:
"Yüksek dallardaki fazla olgun, ballı şeftaliler, saplarından kurtularak dolgun, yumuşak bir sesle yerlere, çimenler içine durmamacasına yavaş yavaş dökülürdü." -R. H. Karay. 4. Bağını koparıp kaçmak:
At kurtulmuş. 5.
mec. Doğurmak:
Kadın sabaha karşı kurtulmuş.