ampul anlamı Fr.ampoule
1. İçinde, elektrik akımı ile akkor durumuna gelerek ışık verebilen bir iletkeni bulunan, havası boşaltılmış cam şişe: §
"Züleyha, baş ucundaki ampulü söndürmüştü." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 23.§ "
Tavanda abajursuz sönük bir elektrik ampulü yanıyor." -Nazım Hikmet Ran, Yeşil Elmalar, 52. §
"Edison, elektriği bulduktan sonra, uzun bir süre elektrik ampulünü bulamamıştı" -Adalet Ağaoğlu, Başka Karşılaşmalar, 13. §
"Raflardaki renkli ampuller, piyanonun mumları, sofanın bütün lambaları yakılmıştı." -Peyami Safa, Sözde Kızlar, 180. § "
Büyük elektrik ampullerini bu Yarım küplerin içine saklamışlar." -Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp'ten Kosova'ya, 3. §
"Tek ve 40 mumluk bir elektrik ampulünün altında uzayan uçsuz bucaksız koridordan gece bekçisi geçiyor." -Necip Fazıl Kısakürek, Hikâyelerim, 59. § "
Arkasından kafamda, -hani çizgi filmlerde olur-, çat diye bir ampul yandı…" -Attila İlhan, Aydınlar Savaşı, 16. 2. İçinde çoğu kez zerk edilecek, sıvı durumda ilaç bulunan küçük veya büyük cam tüp: §
"... fakat Cezmi'nin calcium ampullerinin kutusuna benzettiği bu kaba ambalajdan da utanarak paketi Feriha'ya uzattı." -Peyami Safa, Yalnızız, 232. § "
Ne vardı tepsideki ampullerde?" -Necip Fazıl Kısakürek, Ahşap Konak, 266.