anafor anlamı Rum.anafori
1. Bir engelle karşılaşan su veya hava akıntısının dönerek ve çukurlaşarak yaptığı çevrinti, ters akıntıların oluşturduğu dönme, eğrim, çevri, burgaç, girdap: §
"Missouri gibi akıntıları, anaforları, sığları filanları henüz meçhul olmaktan..." -Ahmet Midhat,Rikalda Yahut Amerika'da Vahşet Âlemi s. 89. §
"anafor Akıntının zıddına baş yukarı akan su, ikisinin arası kanal. Anaç su, baş yukarı." -Ahmet Vefik Paşa, Lehçe-i Osmani. §
"Baltalimanı ve Göksu derelerinin çıkardığı küçük ayazdan, sularda uyanan ani anaforlar bizi bir kenara düşürüyordu." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar I, 272. §
"Bu anaforda kendi kendine yüzebilmesi ne güzel."
-Adalet Ağaoğlu, Dar Zamanlar-3 Hayır, 69. §
"Bence hürriyetin, en güzel ve müsbet hamlelerin, insana insanlığını duyuran kımıldamışların en faziletli müdaafacısı olan sanat adamını cemiyet içinde layık olduğu yere oturtabildiğimiz, omuzlarımızla yükseltebildiğimiz gün, en çetin meseleyi yarıyarıya halletmiş ve insanlığı bir anafor gibi derinliklerine çeken ahlak ve iman buhranına en müessir çareyi bulmuş oluruz." -Nurullah Ataç, Dergilerde Deneme, 31. § "
Batmak! Hem de böyle sığ, derinliği ve anaforu olmayan , serüvensiz sularda batmak!." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 396. §
"anafor: Denizde, nehirde akıntının yanında veya altında aksine olarak akan su, akıntı mukabili." -Ali Seydi, Lugât-i Ecnebiye. 2. Karmakarışık, sinirli, güç durum. §
"Sinirli ihtilaçlarla bir anafor gibi kaynayan oynak yüzünü Seniha'ya çevirerek bir çocuk hayretiyle sordu." -Peyami Safa, Mahşer, 74. §
"Aynı zamanda da. dışa dönük eleştiriler anaforuyla keskinleşen kargaşa," -Adalet Ağaoğlu, Geçerken, 54. §
"Bana tabi olmayan binlerce hayaller ve hatıralar, şiddetli bir anafor içinde savruluyorlar." -Peyami Safa, Sözde Kızlar, 48. 3. Yolsuzluk yapılarak elde edilen şey: §
"Merih" çiler gibi türlü fesat ve fitne, türlü şantaj ve anafor..." -
Reşat Nuri Güntekin, Leyla ile Mecnun, 126.