perde is. 1. Görüşü, ışığı engellemek, bir şeyi gizlemek için pencereye veya bir açıklığın önüne gerilen örtü:
"Durmadan pencere kapatıyor, perde çekiyorum." -A. Ağaoğlu. 2. Üzerine bir cismin görüntüsü yansıtılan saydam olmayan yüzey:
Sinema perdesi. Karagöz perdesi. 3. İki yeri birbirinden ayıran bölme:
"Duvarın önüne çekilen tahta perdeye yapıştırılmış ilanlara bakıyordu." -M. Ş. Esendal. 4. Seste pes perde:
"Sonra da ince ve çok acıklı bir perdeden şarkı söylemeye başladı." -A. Mithat. 5.
mec. Doğruyu görmeye engel olan şey:
Bu sözü duyunca gözlerimdeki perde kalkıverdi. 6.
hay. b. Kaz, ördek, martı gibi hayvanların parmaklarını birbirine bitiştiren zar. 7.
müz. Bir müzik parçasını oluşturan seslerden her birinin kalınlık veya incelik derecesi. 8.
müz. Bu ses derecelerini sağlamak için çalgılarda bulunup parmaklarla basılan yer. 9.
tıp Katarakt:
Gözlerine perde inmiş. 10.
tiy. Bir sahne eserinin büyük bölümlerinin her biri:
"Oyunun üç perdesi de böyle alkışlar içinde geçti." -M. Ş. Esendal.