artık is. 1. Bir şey harcandıktan sonra artan bölümü:
Kumaş artığı. 2. Kalan veya artan bölüm:
"Dibinde bir yudumluk kararmış çay artığı vardı." -Y. Atılgan. 3.
sf. İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan. 4.
sf. Daha çok, daha fazla. 5.
zf. (a'rtık) Bundan böyle, sonra, daha, yeter:
"Artık onlar en lüks gazino ve barlara gidiyorlar, gecelerini oralarda geçiriyorlardı." -T. Buğra. 6.
müz. Büyük ve tam aralıkların yarım ses artmış hâli.
şimdi zf. (şi'mdi) 1. Şu anda, içinde bulunduğumuz zamanda:
"Şimdi daha bahtiyar bir haberi sevgili bir sesten bizzat duymaya imkân buluyoruz." -A. Ş. Hisar. 2. Az sonra, yakında:
Annen şimdi gelir, ağlama sus! 3. Az önce, biraz önce, demin:
Otobüs şimdi geçti, öbürü ne zaman gelir bilmem. 4. Artık, bundan böyle, bu duruma göre:
"Sizden kaçan hayvanı da şimdi kim bilir hangi semtte satacaklar?" -B. Felek.