jest anlamı Fr.geste
1. Herhangi bir şeyi açıklamak için genellikle el, kol veya baş ile yapılan içgüdüsel veya iradeli hareket:§
"Belki de bu kısa ve manasız jestin altına gömmüştü." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 201. §
"Süreyya, neşeli ve küstah jestlerle..." -
Reşat Nuri Güntekin, Yaprak Dökümü, 5. § "
Mübalağalı telkin jestleri, alaycı ton." -Necip Fazıl Kısakürek, Ahşap Konak, 246. §
"Ben bu yürüyüş ve sohbetlerimiz esnasında pederimi seyreder, onun nice hayat kurtarmış güçlü ellerine bakar ve sanki vakitsiz vefat edeceğini hissedermiş gibi her jest ve mimiğini hafızama kaydederdim." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 68. § "
Girer girmez kapıyı kapadı, gizli ajan jestleriyle bir iskemle çekip oturdu…" -Attila İlhan, Aydınlar Savaşı, 30. 2. Beklenmedik iyi davranış:§
"Yukarıdan gelen bu acıma jesti etrafımdaki merhamet havasını bir kat daha arttırdı." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri
ayarlama Enstitüsü, 90. §
"... jesti yoktur." -Peyami Safa, Sosyalizm-Marksizm-Komünizm, 214. "...
şöyle usulende olsa bir gönül alma jestinde dahi bulunmuyor." -Adalet Ağaoğlu, Gece Hayatım, 152. §
"Jest var efendim herifte... Biletçiler yanına yaklaşmaktan âdeta sıkılır..." -Reşat Nuri Güntekin, Tanrı Misafiri, 91. §
" İlk bakışta bütün insanlar aynı jestleri yapar, aynı sözleri söyler, aynı şeyleri sever, aynı şeylerden nefret eder." -Cemil Meriç, Kırk Ambar, 261. § "
Siz onunkinden aşağı kalmayacak, bir jest yapıyorsunuz" -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 450.