ezmek (-i) 1. Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek:
"Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım." -E. B. Koryürek. 2. Ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek:
"Rüzgârın içinde birbirini ezercesine kaçıştılar." -S. F. Abasıyanık. 3.
(nsz) Sıvı içinde bastırıp karıştırarak eritmek:
Şerbet için şeker ezmek. Boya ezmek. 4.
mec. Üzmek, sıkıntıya sokmak:
"Seven kalbi ezmek, sevmeyen kalbi durdurmaktan daha affedilmez bir cinayettir." -A. Gündüz. 5.
mec. Baskı altında tutmak:
"Mahzun yüzünü ağlaya ağlaya öpmek arzusu içimi bir açlık gibi ezdi." -R. H. Karay. 6.
mec. Dayanıklılığını aşacak derecede çalıştırarak yormak:
Bu yol hayvanı ezdi. 7.
mec. Yenmek, sindirmek:
Düşmanı ezmek. 8.
argo Harcamak:
"Paraları bir haftada ezerim." -S. F. Abasıyanık.