kalafat anlamı Rum.kalafatis
1. Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi: § "
Kalafatçı İsmail diye haber ver." -Ahmet Midhat Efendi, Yeryüzünde Bir Melek, 288. §
"Cibali Kapısı dışında funda yakıp gemi kalafat etmekteydi kalafatçının biri." -Elif Şafak, Şehrin Aynaları, 211. 2. Aşağısı dar, yukarısı geniş bir çeşit yeniçeri başlığı: § "
Bir kalafat gördün mü, Tamam. Ondan sonracığıma giyin kuşan…' -Adalet Ağaoğlu, Toplu Oyunlar (Evcilik Oyunu, Tombala, Çatıdaki Çatlak), 116. 3. Osmanlı İmparatorluğunda vezir veya yüksek mevkide devlet adamlarının giydikleri bir başlık. 4.
mec. Onarma, tamir etme.