Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
kalyon anlamı İt..galión
Yelkenle ve kürekle yol alan savaş gemilerinin en büyüğü: § "... babam beni komşu Ermeni'den aramış ve ele geçirememesi üzerine iş kalyon kolluğu ustasına intikal etmiş, büyüdükçe büyümüş imiş." -Ahmet Midhat Efendi, Demir Bey Yahut İnkişâf-ı Esrar, 525. § "Akdeniz ruhu, Adriyatik'in efendisi kalyonlarımızın "siroko"lar önüne düşerek dolu yelken "Laguna"ya dayandığı..." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar I, 143. § "kalyon: Savaş teknesi." -Ahmet Vefik Paşa, Lehçe-i Osmani. § "Bir zamanın yeniçerilerine ve kalyonlarına bedel şimdi tulumbacılar, sırık hamalları, Rum sandalcıları ve yankesicileri filanlar görülmekte..." -Ahmet Midhat Efendi, Dürdane Hanım, 7. § "Nergis Ayşe, birkaç yıldır bir kalyoncu erine gözü başka şey görmeyecek kadar tutkundu." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste, 153. § "… iki kalyona bağlanıp yürütülen …" -Ahmet Rasim, Tarih ve Muharrir, 39. § "Haliçte eski zamanın kalyonlarına benzer, hurda bir tekne buldular." -Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 49. § "Bu yüzden yapmış olduğum şey bazen ufukta kaybolan yabancı bir kalyon gibi benden gittikçe uzaklaşıyor." -Orhan Pamuk, Benim Adım Kırmızı, 23.