kanaatkâr anlamı sf. (kana:atkâr) Azla yetinen, elindeki ile yetinen, kanık, kanaatli, yetingen: "Ama üçüncü bekçi, onlara nazaran daha genç ve daha az kanaatkâr olan, yapılan haksızlığı sineye çekemedi." -E. Şafak.
İşçi sınıfının erdemi kanaatkâr olmak, bekçi sınıfının erdemi cesaret, yöneticilerin erdemi ise bilgeliktir. Ayrıca bu toplumda Kadın-Erkek Kaynak:Devlet (kitap)
Gösterişsiz (ve ayrıca duşsuz) bir öğrenci yurdu 1999 yılında kapatılana dek kanaatkâr yolculara hizmet etmiştir. Diğer konaklama Kaynak:Thixendale
Böylece entellektüel faaliyetlerden tamamen uzak, neredeyse duyguları olmayan, kanaatkâr ve uyuşmuş bir kitle oluşturulmuştur. Kaynak:Değişen Dünyanın İnsanları
İşçi sınıfının erdemi kanaatkâr olmak, bekçi sınıfının erdemi cesaret, yöneticilerin erdemi ise bilgeliktir. Platon'un açtığı bu ütopik Kaynak:Ütopya