Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
kasatura anlamı İt..cacciatora
Süngü gibi tüfeğin namlusu ucuna takılan veya bel kayışına asılı olarak taşınan bir çeşit bıçak:§ "Tüfekler, kasaturalar, kılıçlar falanlar direk etrafına tertip olunduktan sonra yere dört parmaktan bir karışa kadar kuru ot, saman, yaprak gibi yumuşak bir şey döşenip..." -Ahmet Midhat Efendi, Gönüllü, 152. § "Bugüne dek ahlakın bekçisi polisin kasaturasıdır." -Peyami Safa, 20. Asır Avrupa ve Biz, 117. § "Yalnız ustura ile tıraş ettirilmiş başında kavuk yerine kabalak, belinde hançer yerine kasatura vardı." -Ruşen Eşref Ünaydın, Röportajlar II, 206. § "Çok sallama kasatura düşer belinden." -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 316. § "Ve Ömer'i bir kasatura ile parçalanırken görür gibi oldu." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 174. § "Ve o birleşme anında, bütün eski şarkılar, donuk donuk yansıyan, bir kasatura ormanına dönüyorlar." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 471.