kestane anlamı Rum.kastano
1. Kayıngillerden, ılıman iklimlerde yetişen, 25-30 m kadar boylanabilen, kerestesi doğramacılıkta kullanılan bir orman ağacı (Castanea sativa): § "
Gördü ki bir resm-i mahsusta dikilmiş ıhlamur ve genç çınar ve akasya ve ağaç kestanelerinden ibaret bir orman karşısındadırlar ki zemini dahi ibrişim gibi çimen setr eylemiştir." -Ahmet Midhat Efendi, Demir Bey Yahut İnkişâf-ı Esrar, 326. § "
Küçük bir kestane ormanı hâlini alan bu seddin uçuruma sarkan harap mihrabı yanında durur, güneşin battığını seyrederdim." -
Reşat Nuri Güntekin, Sönmüş Yıldızlar, 22. § "
Beyazıt Camii'nin yan tarafında, büyük kestanenin altında güvercinleri seyrediyordu." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 42. § "
Onun taflanlarla kestanelerden hıyabanları, bambularla koyu ve açık çamlardan, iri ve ciladar yapraklı büyük manolyalarla geniş fıstık ağaçlarından tarhlar vardı." -Ruşen Eşref Ünaydın, C. 13, 79. § "
Kestane ağaçları çoktan ve bir bir söküldü." -Adalet Ağaoğlu, Bir Düğün Gecesi, 38. § "
Hem dudaklarını bir şeyler heceler gibi açıp kapıyor, hem de eliyle kestane ağacını gösteriyordu..." -Ahmet Rasim, Eşkâl-i Zaman, 125. 2. Bu ağacın yenebilen meyvesi: § "
Bir de yaz gelerek gûnâgûn yabani kirazlar, erikler, kestaneler, mısırlar, üzümler, patatesler vesair ekle salih körpe kökler..." -Ahmet Midhat Efendi, Rikalda Yahut Amerika'da Vahşet Âlemi s. 22. § "
Taşlara sürünen kumlu ayakkabıların çıtırtısı kestane fişekleri gibi açılıp kapanan kapıların gürültüsü top gibi patlıyor." -Peyami Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, 39. § "
Handiyse kafan, bir kestane fişeği gibi patlayıverecekti." -Necip Fazıl Kısakürek, Siyah Pelerinli Adam, 315. § "
Bütün ulusların kullandığı, uluslar-arası (beynelminel) diyebileceğimiz bir takım sözler vardır: kiraz, kestane, balina, kedi, çay gibi." -Nurullah Ataç, Söyleşiler, 178. § "
Pazartesi günleri köylüler, bütün cami çevresini, sarı kestane boklu bodur hayvanları; çıldırmış renkleri hora tepen deli heybeleri ve insafsız bıyıklarıyla dolduruyor; sinekli ve pespembe leblebi şekerlerine, tozlu lamba şişelerine, kızgın yağ ve acı soğan kokan aşçı dükkanlarına, üçer beşer bölünüyor." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 358. 3. Kestane rengi: § "
Gözleri çok iri, kestane rengidir." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 222.