kıranta anlamı İt..quaranta
1. Saçları ağarmaya başlamış orta yaşlı erkek: § "
Sen ise kırkını geçmiş kıranta bir herifsin!" -Ahmet Midhat Efendi, Zeyli Hasan Mellâh Yahut Sır İçinde Esrar, 295. § "
Kaloş kunduraları kaldırımlarda çıkırdayan kıranta bir memur mütekaidi ile arada tavla oynuyordu." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar I, 282. §
"Sağ tarafına dönerek uzun lağımcı çizmeleri üzerinde, eller pantolon cebinde, kukuleteli Yarım kaputu ile yarı bele kadar dik duran kırantaya.." -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 424. § "
Abani sarıklı kehribacının yanında duranlardan kıranta bir efendi söze karıştı." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 123. 2. Ağırbaşlı, yaşına rağmen bakımlı, özenli (erkek). 3. (saç sakal için) Kırlaşmış: § "
Faytondan delikanlıcasına bir aliklikle inen kıranta kıranta sakallı, burundan takma altın gözlüklü paşa..." -Ruşen Eşref Ünaydın, Röportajlar II, 134. § "
Ablak, kırmızı yüzlü, kaşları kıranta, kalın, kıvrık kıllarla aşağılı yukarılı yay gibi eğri..." -Ahmet Rasim, Eşkâl-i Zaman, 140. § "
… parmaklarıyla, uzamış kıranta tıraşını sıvazlayarak ilave etti." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 47.