genç sf. 1. Yaşı ilerlememiş olan, ihtiyar karşıtı:
"Eliyle işaret etti genç adama." -A. Kulin. 2. Gelişmesini tamamlamamış olan (bitki, hayvan):
Genç ağaç. Genç at. 3. Gençlikteki özelliklerini koruyan, dinç. 4. Zihin bakımından yeterince gelişmemiş, toy. 5.
mec. Yeni gelişmekte olan, kısa bir geçmişi olan:
"Atatürk'ün tabutu arkasından ağlayan on beş milyon Türk'ün yaşadığı, genç Türkiye mutluydu." -B. Felek.