Yabancılaşma o noktaya kadar geldi ki; kimileri, kimilerinin hak ve özgürlüklerini
kısıtlayıcı isteklerde bulunmayı normal görüyor.
Alienation he came to the point that, some of them, some have to make requests to limiting the rights and freedoms normally sees.
Kaynak: evrensel.netMercedes'e geçtiğinden beri Hamilton, McLaren'deyken sponsorların taahhütlerinin çok
kısıtlayıcı ve zorlayıcı bulduğunu, takımın ne söyleyeceklerine dahi karıştığını ima etmişti.
Mercedes since crossing Hamilton, McLaren'deyken sponsors commitments found too restrictive and coercive, even if the team was involved in what has hinted that they say.
Kaynak: turkiyef1.comKızılderili rezervasyonu ya da kısaca Rezervasyon, Amerika Birleşik Devletleri 'nde ABD Kızılderilileri için oluşturulan
kısıtlayıcı yasal
Kaynak: Kızılderili rezervasyonuthat has been set apart by Her Majesty for the use and benefit of a band) yaşamak zorunda oldukları
kısıtlayıcı yerleşimlere verilen yasal ad.
Kaynak: Kızılderili rezerviKuzey Amerika 'da Kızılderililer sınırları belirli
kısıtlayıcı özel yerleşimlerde yasal olarak toplanırlar ve bu yerlere Amerika Birleşik
Kaynak: KızılderililerKanada'da yasal olarak yaşamak zorunda oldukları
kısıtlayıcı yerlere Kızılderili rezervi (Indian Reserve) adı verilir. Günümüzde Kanada
Kaynak: Kanada KızılderilileriKıta ABD'si 'nde Kızılderili rezervasyonu (Indian reservation) adı verilen sınırları belirli
kısıtlayıcı özel yerleşimlerde yasal olarak
Kaynak: ABD KızılderilileriZira bu basamak geri dönüşümsüz hız
kısıtlayıcı basamak olup insülin,glukagon ve epinefrin hormonlarının kontrolünde aktive veya inaktive
Kaynak: GlikolizEleştirel teorisyen Max Horkheimer 'e göre bir teori; insanları, bulundukları
kısıtlayıcı koşulları değiştirerek onları özgürleştirdiği
Kaynak: Eleştirel teoriKimi araştırmacılara göre, "bensizlik, insanlarda ve nesnelerde
kısıtlayıcı ben kimliğinin yokluğu" anlamına gelmektedir Buddha 'nın
Kaynak: Anattadeneysel işler yapmıştır. 1920ler in sonunda, otomatizmi
kısıtlayıcı bulmuş, sürrealist hareketi terk ederek daha yapısal bir stile başlamıştır.
Kaynak: André MassonNaïve Bayes Sınıflandırıcı Örüntü tanıma problemine ilk bakışta oldukca
kısıtlayıcı görülen bir önerme ile kullanılabilen olasılık cı
Kaynak: Naive Bayes sınıflandırıcıRekabet hukukunun amacı mal ve hizmet piyasa larındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya
kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve
Kaynak: Rekabet hukukuBununla birlikte,
kısıtlayıcı doğasına rağmen, zımmi statüsü çoğu zaman "Ehl-i Kitap"a baskılara karşı nispi güvence ve refah sağlamış,
Kaynak: Arap dünyasında antisemitizmDüzyazıda akıcılığın şartları vardır: Bir sansür veya düşünce özgürlüğü nü
kısıtlayıcı bir yasaya müstenit olarak düşünceler açıkça
Kaynak: AkıcılıkKosta Rika 'da yaşayan sekiz farkli grupta toplanan Kosta Rika Kızılderilileri nin yaşamak zorunda oldukları
kısıtlayıcı yerleşimlere
Kaynak: Kosta Rika Kızılderili rezervi(1944 ); konut edinmede ırka göre
kısıtlayıcı hükümler in uygulanmasının anayasaya aykırı bulunduğu Shelley-Kraemer Davası (1948 ); Sweat-
Kaynak: Thurgood MarshallRS Spyder MR6 isimli 3.4-litre V8 motora sahiptir. 2006 yılı kurallarıyla 480 bhp (360 kW ), 44 mm hava
kısıtlayıcı kullanılan 2007
Kaynak: Porsche RS SpyderAncak Neorealist akıma mensup teorisyenler uluslararası sistemde anarşinin uluslararası işbirliğinin önündeki
kısıtlayıcı engellerden biri
Kaynak: Neo-neo tartışmasıRessam geleneksel portrelerin yaratıcılığı
kısıtlayıcı niteliğini iyi bildiği için, kariyerinin son dönemlerinde "duvar resimleri" ve açık
Kaynak: John Singer Sargentözgürlüğü
kısıtlayıcı birtakım aksaklıklar yaşansa da, kişilik haklarına zarar veren konularda Türkiye'de mahkemelerin çok hızlı kararlar
Kaynak: Can Gazalcı