komik anlamı Fr.comique
1. Gülme duygusu uyandıran, güldürücü, gülünç: § "
Benim deham komiktir, demiş olan Seyfeddin Bey'e ne Seyfeddin derler?" -Ruşen Eşref Ünaydın, Diyorlar Ki, 85. § "
Komik bir şey anlattı." -Adalet Ağaoğlu, Kendini Yazan Şarkı Evcilik Oyunu, 129. § "
İnsanla yıldız arasında bu nevi bir münasebet tasavvur etmek onlara son derece komik görünür." -Peyami Safa, 20. Asır Avrupa ve Biz, 225. § "
Behçet adlı bir saray komiğinin orta oyunu sofi olan büyükannesinin oyunu yarıda bırakıp çıkışı." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 184. § "
Refik birden bire durdu ve yarı komik yarı dramatik bir tavır takınarak "Bizim hâlimize gülmeyeyim de neye güleyim?" dedi." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 53. § "
Şu sözlerin her cümlesini dinlerken Petros'nun etvarına tari olan komiklik hiçbir komikte görülemezdi." -Ahmet Midhat Efendi, G. s. 108. § "
Çok komik söz bu, usta." -Nazım Hikmet Ran, K." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 25. § "
Yusuf, Züleyha'nın sinirli ve kahkaha, komik bir telaşla söylediği bu sözü ciddiye almış." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 109. §
"Şık, tuhaf, komik fıkra okumak isteyenler…" -Ahmet Rasim, Şehir Mektupları, 110. §
"Acz hâlinin traji-komik şekilde ilan edilişine bundan sonra daha çarpıcı bir misal gösterilemez." -Necip Fazıl Kısakürek, İhtilal, 64. §
"Yolda münasebetsiz ve komik olaylar birbirini takip etti." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 76. § "
… oluşturmak kavgası nedir? Komik!" -Attila İlhan, Batının Deli Gömleği, 230. 2. Güldürülerde oynayan oyuncu: §
"… dramlık, piyeslerde ikinci komik olarak iş gördüğü de olurdu." -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 41.