kundura anlamı İt..condura
Kaba işlenmiş, bağsız, konçsuz ayakkabı:§
"Kenan bu gibi ahvalde sair efendilerin yaptıkları gibi mektepteki ihtiyar kundura boyacısının eline bir Çeyrek mecidiye sıkıştırarak bu vazifeyi ona havale eylemişti." -Ahmet Midhat Efendi, Eski Mektuplar, 95. §
"Amerikan milyarderlerinden kimi kundura boyacısı, kimi mağaza süpürücüsü, kimi gazete müvezzii idi." -Peyami Safa, Yalnızız, 52. § "
Elbiseleri, kendi çorapları, kunduraları, şapkası, kombinezonu hiçbir yerde yok." -Nazım Hikmet Ran, Yeşil Elmalar, 59. §
"Bizi hiç tanımayan bu insan birden bire elbisemizin içine girdiği, kunduramızla yürüdüğü için..." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri
ayarlama Enstitüsü, 16. §
"Onun için, Tevfik Beyi de pek çok eşi gibi, ya bir küçük kundura boyacısı dükkânını idare ederken veya şıra, ayran satan bir dükkânın satış tezgâhında görüyorsunuz." -Ruşen Eşref Ünaydın, Bütün Eserleri, 33. §
"Artık kunduraları ile pantolonunu çıkarıp olduğu gibi yatmaktan başka çare kalmadığını anladı." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 18. §
"Silindir şapkalı, setre pantolonlu, lostrin kunduralı, hamiyet kisvesine bürünmüş fakat hakikatte en şerir ve en zelil eşkıyadan eşna eşhas." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri III, 195. § "
Dükkânın yanındaki bir kunduracı var, sordum." -Ahmet Rasim, Eşkâl-i Zaman, 121. §
"Şu adamın zevcesi olacağıma, bir bakkalın, bir kunduracının karısı olayım!" -Necip Fazıl Kısakürek, Cinnet Mustatili, 7. § "
Bir kişi kendisine gerekli olan her şeyi yapabilmelidir: ekmeğini de, kundurasını da, evini de…" demiş." -Nurullah Ataç, Diyelim Söz Arasında, 60.