BSTS / Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü
kutu anlamı İng. 1. can, tin, 2. spool box
Osm.buat
Alm. Dose, Büchse
Fr.1. boîte (à film), 2. magasin
Sinem. 1. Makaraların korunması, saklanması, sıralanması için yerleştirildikleri amüminyum, paslanmaz çelik ya da yoğruktan, yassı ve yuvarlak kap. (Ayrıca, bir makaralık film taşıdığından, makara gibi film uzunluk birimi olarak da kullanılır. Bir kutu film, 35 mm'lik fimlerde, 1.000 ayaktır (yaklaşık 300 m). 2. Büyük göstericilerde, aygıtın üst ve
Altında yer alan, verici ve alıcı makaraların takıldığı, kapaklı yuva.
Güncel Türkçe Sözlük
kutu anlamı is. 1. İnce tahta, mukavva, teneke, plastik vb.nden yapılmış, genellikle kapaklı kap:
"Enfiyesini, üstü mineli bir kutudan çekerdi." -A. Ş. Hisar. 2.
sf. Bu kabın alabildiği miktarda olan:
"Tam bir kutu çorabı tıkıştırdılar koltuğumun altına." -N. Hikmet. 3. Elektrik veya telefon tellerinin toplanıp bağlandığı kap. 4.
mec. Bir kimsede, bir yerde, bir şeyde iyi veya kötü bir özelliğin fazlalığını belirten bir söz:
Akıl kutusu. Fesat kutusu. Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
kutu anlamı Rum.kutí
1. İnce tahta, mukavva, teneke, plastik vb.nden yapılmış, genellikle kapaklı kap: § "Buyurun bir kutu verelim." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hikâyeler, 5. § "Yeni yapılmış akvaryumla mukavva kutu..." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste, 171. § "Dün gelen tereyağı kutusunu getir buraya." -Peyami Safa, Yalnızız, 121. § "... sonra kâğıdı dürdü, büktü, zaten içinde birçok kâğıt dolu bulunan kutu gibi bir şeyin içine attı." -Ahmet Midhat Efendi, Hasan Mellâh Yahut Sır İçinde Esrar s. 14. § "Fakat adres yerine postada bir mektup kutusu numarasından başka bir şeye rast gelinmiyordu." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 53. § "İstiridye kabukları kırılmış tabak parçaları altı çıkmış boş sardalya kutuları..." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri II, 211. § "İçtimai zümreler birbiri içine konulmuş muhtelif büyüklükte kutular gibidir." -Ziya Gökalp, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler, 17. § "Bir şeker kutusu alır." -Adalet Ağaoğlu, Toplu Oyunlar (Evcilik Oyunu, Tombala, Çatıdaki Çatlak), 98. § "… Faik Bey ile elinde kırmızı bir kutu bir başkası ayakta duruyorlardı." -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 364. § "Ölürsen de tabunu, aşağı katlardan geçmesin diye, bakkal kutusu gibi pencereden iple sarkıtsınlar." -Necip Fazıl Kısakürek, Ahşap Konak, 231. § "Genç kadın minekâri kutuyu, Lodos lütfü kedilerini taşıyan…" -Elif Şafak, Pinhan, 129. § "Sardalya konservesi, reçel kutusu ve sigara paketlerinin yerine bombalar savurarak…" -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 124. 2. Elektrik akımı devrelerinde birleştirme yapmak veya akımı bir veya daha fazla kollara ayırmak için kullanılan araç, buat. 3. Elektrik veya telefon tellerinin toplanıp bağlandığı kap. 4. mec. (bir kimsede, bir yerde veya şeyde) İyi veya kötü bir özelliğin fazlalığını belirtir. 5. Kutunun alabildiği kadar olan: § "Bakkaldan ekmek, peynir, kutu sardelyesi ve bir binlik su alındı." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 77. § "5 Haziran tarihli mektubunu, bir kutu bayram şekeriyle beraber, bayramın birinci günü aldım." -Ziya Gökalp, Ziya Gökalp'ın Mektupları, 358.