BSTS / Budunbilim Terimleri Sözlüğü
kültür anlamı İng. culture Alm. Kultur Fr. culture
Bir halkın ya da bir toplumun özdeksel ve tinsel alanlarda oluşturduğu ürünlerin tümü : Yiyecek, giyecek, barınak, korunak gibi temel gereksemelerin elde edilmesi için kullanılan her türlü araç gereç; uygulanan teknikler; düşünceler, beceriler, inançlar, geleneksel, dinsel, toplumsal, politik düzen ve kurumlar; düşünce, duyuş, tutum, davranış ve yaşama biçimlerinin topu.
BSTS / Felsefe Terimleri Sözlüğü
kültür anlamı İng. culture Osm. hars Lat.cultura, colere Alm.Kultur Fr. culture
(Lat. cultura < colere = bakmak, özenmek) : 1- (En dar anlamda) Bedenle ve ruhla ilgili belli yetileri geliştirme: Kültürfizik = Beden yapısını bakımla geliştirme; matematik kültürü = Matematik bilgisini geliştirme. 2- (Daha geniş anlamda) Eğitim görmüş ve bu eğitimle beğenisi, usavurma ve eleştirme gücü gelişmiş bir kişilik kazanmış durumda olma. 3- Bir toplumun, kendi iç yasalarına göre, biçim kazanması ve gelişmesi. Nietzsche kültürü, bir ulusun bütün yaşama biçimlerinde birlikli bir üslup kazanması diye tanımlar. 4- Bir toplumun yaşama biçimlerinin çeşitli alanlarda olgunlaşması. 5- Tarihin sürekliliği içinde insanlar yoluyle ve insanlarda gerçekleşen tinsel biçimlenme süreci; insanın tinsel başarıları ve yaratışları. 6- Tüm olarak tinsel ve törel yaşam; geniş bir toplumun bütün alanlarında ortak olan dinsel, ahlaksal, estetik, teknik ve bilimsel nitelikteki toplumsal olayların bütünü. Kültürün çeşitli alanları: a. Gerçekliği işlemenin çeşitli biçimleri (tarımdan tekniğe değin), b. Birlikte yaşama biçimleri (toplumsal, eğitimsel, ekonomik, siyasal), c. Özel yaşama biçimleri, d. Tanrı, dünya ve insan üzerinde yaşantı, bilgi ve betimlemeler (söylence, din, dil, sanat, felsefe ve bilim bakımından).
Güncel Türkçe Sözlük
kültür anlamı
is. 1. Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin: "Harf inkılabı, Türk kültür inkılabının temelidir." -E. İ. Benice. 2. Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü: "Doğrusu, teknik ve kültür her gün biraz daha ilerlemektedir." -S. Birsel. 3. Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi. 4. Bireyin kazandığı bilgi: Tarih kültürü kuvvetli bir kişi. 5. Tarım. 6. biy. Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme.
Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
kültür anlamı Fr.culture
1. Tarihî, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin: § "Fakat bir uygarlığın her ulusta aldığı özel biçimleri vardır ki, bunlara kültür (hars) denir." -Ziya Gökalp, Türk Uygarlığı Tarihi, 5. § "Eğitim, kültür farklılıkları çok, düzeyi de yüksek olmayan toplumlarda, …" -Adalet Ağaoğlu, Göç Temizliği, 36. § "Sarayın odaları, yerine göre kültür komisyonlarının, müfettişler toplanmalarının, konferansların birer konağı olurdu." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar III, 17. § "Gavur Cemal'in bir ucu anarşiye dayanan, bir ucunda ansiklopedistlerin ve 18. asır Fransız materyalistlerin akideleri duran kültüründen feyz alan Nuri Ustaya Şeyh Apturrahman'ın sözleri karanlık ve içinden çıkılmaz bir dalgalanış gibi geliyor." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 106. § "Onunla birlikte milletin bütün tarihini, bütün canlı geleneklerini, kültür hazinesini ve manevi değerlerini muhafaza ettiğinin yüksek şuuruna sahiptir." -Peyami Safa, Din, İnkılap, İrtica, 7. § "... kültür yayıcı eserleriyle seçkinleşmiş, sosyal bakımdan olgun bir toplumu ne kadar bilmiyorduk." -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 177. § "Kültür Bakanlığı tarafından verilen bir karar gereğince..." -Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp'ten Kosova'ya, 1. § "Kökü edep, "Edep"le "edebiyat", Batı ile Doğu ‘dur; "İrfan" la "Kültür" gibi." -Cemil Meriç, Kırk Ambar, 21. § "Kırsaldan çözülüp şehirlere yığılan nüfus, ticaret ve sanayi kapitalizmin iş kapasitesi içinde emilir; burjuva/proleter diyalektiği içinde şehirleşir; ekonomik altyapıyı bu bölüşüm sürecini yaşarken öteyandan karşıtların birliği yasasına göre, kırsal/feodal ümmet kültüründen, kentsel/burjuva millet kültürüne geçiş başlar…" -Attila İlhan, Aydınlar Savaşı, 9. § ‘‘Bütün bu tilcikler, fanatizm, otorite, kültür, daha bilmem ne: ‘‘Akdeniz kıyılarından tutun, Atlantik kıyılarına ve Manş denizine kadar, Yunanistan, Fransa, İspanya, Alamanya, İngiltere, kısacası bütün medeniyet dünyasında kullanılır'' mış... '' -Nurullah Ataç, Diyelim, 28. 2. Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü: § "Hepsi Fransız kültürü almıştır." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 15. § "Klasik, yahut yüksek tabaka kültürü, ondan birçok yerlerde kopmuşsun." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 251. § "Ortadan silinip giden bir kültür üstüne yalnız kendisinin söz hakkı olduğuna inanmak ister." -Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişi, 217. § "… henüz bilim, kültür ve şeref süslerinden arınmış…" -Ahmet Rasim, Tarih ve Muharrir, 1. § "... hak ve hakikat bağlarına en faydalı iş ve hareket kültürünü aşılayabilir..." -Necip Fazıl Kısakürek, İhtilal, 5. 3. Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi: § "Türk devrimini büyük bir kültür hamlesi şeklinde değerlendirmekten henüz çekinenlerdir." - Nurullah Ataç, Diyelim Söz Arasında Deneme, 38. 4. Bireyin kazandığı bilgi: § "... anlayışlı ve hazımlı bir kültür sahibi..." -Peyami Safa, Bir Tereddüdün Romanı, 34. § "Hiçbir şeyle doymayan, yetinmeyen ve şiirimde, ne fikrim, ne kültürüm…" -Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, 71. 5. Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme. 6. Tarım.