küpeşte anlamı Rum.koupasti
1. Gemilerde güverte hizasında ıskarmoz bağlarına tutturulan dikmelerin dış yüzlerine kaplanan kaplamaların oluşturduğu siperler, borda kaplamalarının en üstü, güverteden yukarı kalan bölümler, parapet: § "
Şöyle bellerini küpeşte üzerindeki korkuluk demirlerine dayayarak arkadan arkaya denize doğru vücut sarkıtıp, kadınlar cihetine doğru sevk-i nigâh-ı tahassürle perde bîrunlukta bulunan zevata sorunuz." -Ahmet Midhat Efendi, Müşahedat, 10. § "
Küpeşteye dayanmış iki kişi, limana Rusların yatırdığı gemi enkazına baka baka, Zonguldak'ın lügatçe menşeini arıyorlardı." -Ruşen Eşref Ünaydın, Bütün Eserleri, 42. § "
Hayır, gemi dediğin bir bütündür. Makinası, küpeştesi, güvertesi, daha bilmem her şeyi." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, 246. § "
Dayandım küpeşteye." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 111. § "
Sandal, gece yarısına doğru Taşucu'nun merdivenine yaklaşırken tahta bacak kaptanla doktorun, geminin küpeştesine dayanarak kendilerini beklediğini gördü." -
Reşat Nuri Güntekin, Eki Hastalık, 169. §
"Küpeşteye koşan koşana." -Ahmet Rasim, Şehir Mektupları, 25. § "
Boşluğun sonunda küpeştenin iç kuşağı..." -Necip Fazıl Kısakürek, Sabır Taşı, 170. 2. Duvarların üzerine, balkon veya pencerelerin içine çimento ve mozaik karışımı ile yapılan dolgu set.