lastik anlamı Fr.élastique
1. Kauçuktan yapılmış (şey): § "
Keten bezinden ve tabanları lastikten, sessiz ayakkabıları vardı." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 23. § "...
çorap lastiğini belden aşağı hafifçe kaydırıyor." -Adalet Ağaoğlu, Ruh Üşümesi, 70. § "
Bunları sarf etmekten çekiniyor, nefretini ifade edebilecek müphem, karışık, ince, lastikli, kıvrak, canlı, manalı bir kelime arıyordu." -Peyami Safa, Şimşek, 39. § "
Koltuğunda, eski mukavva cilbend, sırtında, mübalağasız altı sene evvelki ceket, boynunda kararmış bir lastik yaka, ayağında bir ayakkabı ki içinden çorapsız başparmağı gözüküyor." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hikâyeler, 19. § "
Fakat sanki hepsinin ayaklarında lastik kundura varmış…" -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 210. § "
Resmî ceketi baştan başa ilikli, lastik yaka parıl parıl parlıyor." -Ahmet Rasim, Eşkâl-i Zaman, 66. § "
Çocuğun ağzına bir lastik meme verir." -Adalet Ağaoğlu, Toplu Oyunlar (Evcilik Oyunu, Tombala, Çatıdaki Çatlak), 175. § "
Sizin gibi üç hece içinde cık cık öten lastik bebekler değil." -Necip Fazıl Kısakürek, Ahşap Konak, 256. § "
Karaköy'de yine lastik çizmeli börekçiler." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 260. 2. Ayakkabı üzerine giyilen kauçuktan pabuç: § "
Bu defa İstanbul'a Çanakkale Boğazı'ndan değil, Türkün tarih şuuruna çaktırmadan, iğfalin lastik pabuçlarıyla sessizce ve hırsızca girmek hayalleri doğdu." -Peyami Safa, Din, İnkılap, İrtica, 204. §
"… beytinin taşıdığı lastikli sözün tadı…" -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 237. §
"Kış ayında lastik giydiği için "lastik Said Bey" diye ayrıca bir lakabı vardı." -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 146. 3. Kauçuktan ayakkabı: § "
Halamız lastiklerini, paltosunu hazırlar, çavuş kupanın kapısında beklerdi." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar I, 186. 4. Kauçuktan yazı silgisi. 5. Taşıtların jantlarına yerleştirilen, elastiki tekerlek bandajı: § "
Lastikler sanki yere yapışır." -Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişi, 82. § "
Metlucun yalnız bir tarafı kımıldamayan yüzünde çizgiler, birer ince lastik gibi kıvrılıp açıldılar." -Peyami Safa, Canan, 88. § "
... otomobil lastikleri, boş gülle kovanları, yüzükoyun olmuş kayık kaburgaları vardı." -Ruşen Eşref Ünaydın, Bütün Eserleri, 50. § "
Sabah akşam lastik tekerlekli arabasında Abdüsselam Beyle kardeşinin damadıyla beraberce geldi." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri
ayarlama Enstitüsü, 38. § "
Çünkü bir kere, bu demir ve lastik tekerlerin altında ölüm muhakkak değil." -Nazım Hikmet Ran, Yeşil Elmalar, 45. § "
Kadının üzerinde lastik gibi gerilmiş, sinirli ve yapmacık bir neşe."-Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 32. 6. Esnek, ince kauçuk veya kauçuklu şerit: § "
Kadının yüzünde ince adale parçaları birbirleriyle vuruşuyorlar, gözlerinin altında lastikten şeritler kıvrılıp açılıyor ve dil ve dudaklar ve çene bütün yüz sarhoş!" -Peyami Safa, Bir Akşamdı, 184. 7. Bir tür esnek örgü. 8. Korse. 9. Uzun konçlu çorabın düşmesini önlemek için üst kısmına gelecek şekilde bacağa geçirilen esnek şerit: § "...
çorap lastiğini belden aşağı hafifçe kaydırıyor." -Adalet Ağaoğlu, Ruh Üşümesi, 70. § "
Ufacık bir lastik top, daha iyisi takır tukur yuvarlanan bir ceviz arkasından sırtını kaldıra kaldıra koşan kediye ne buyurulur?" -Nurullah Ataç, Günlerin Getirdiği~Sözden Söze, 27.