limon anlamı Rum.lemoni
1. Turunçgillerden, 3-5 m yükseklikte, kışın yapraklarını dökmeyen, beyaz çiçekli bir ağaç (Citrus limonum): §
"Bunlar ekseriyetle vahşi diyarların ağaçları… Aralarında hurma, limon… görülür." -Ziya Gökalp, Ziya Gökalp'ın Mektupları, 435
. 2. Bu ağacın sarı renkli, kabuğu kokulu, suyu ekşi meyvesi: § "
Nihayet büyücek ve limonu ziyade bir limonata ile hararetini teskin eyledi." -Ahmet Midhat Efendi, Dünyaya İkinci Geliş, 50. §
"Bir küçücük fıçıcık, içindedir turşucuğun limon olduğunu bilenler yavaşça hayli ilerlediler." -Ahmet Rasim, Şehir Mektupları, 120. §
"Kadına cazibeli görünmek için beynimi limon gibi sıkıp …" -Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, 82. § "
Bir limon almak lazım gelince dik bir yokuşu soluk soluğa inip çıkmak zorunda kaldığını söylemeyi de unutmuyordu." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 145. § "
Şemsi, masanın üstündeki limonu hemen Bedia'ya koklattı." -Peyami Safa, Canan, 94. § "
Limon gibi suyunu sıktılar." -
Reşat Nuri Güntekin, Yaprak Dökümü, 7. § "
Nihayet, gece yarısına yakın bir zamanda, Karaoğlan çarşısından, üstleri parmağa geçirilecek gibi halkalı seyyar kahveci tepsilerine yan yana dizilmiş; -şekerleri ile incecik birer dilim limonları duran..." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar III, 56. § "
Üzüm var, nar var, taze limon var." -Ziya Gökalp, Ziya Gökalp'ın Mektupları, 59. § "
Yanında incecik iki dilim limon." -Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişi, 131. §
"Pideli kebaba iltifat etti. (Emir dolma) ya limonu bol gezdirecek." -Ahmet Rasim, Ramazan Sohbetleri, 48. §
"Benzi her zaman limon sarısı, vücudu ise kemikleri sayılacak kadar zayıf olduğu için…" -Elif Şafak, Pinhan, 125. §
"Sonra ev sahibi refleksiyle limon kolonyası ikram etmek istedi." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 55. § "
Çayınıza da limon koydum." -Orhan Pamuk
, Cevdet Bey ve Oğulları, 116. § "
Konyağı kaynatır, bir kibriti çakıp masmavi tutuşturur, içine büyük limonlar atar." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 340.