marka anlamı İt..marca
1. Resim veya harfle yapılan işaret: §
"İnsan duygularını sözlerle anlaTamaz ki… Sözler cansız markalardır. Canlı duyguları bu markalara hakkıyla göstermek nasıl mümkün olabilir?" -Ziya Gökalp, Ziya Gökalp'ın Mektupları, 503. §
"Sözler cansız markalardır." -Ziya Gökalp‘ın Neşredilmemiş Yedi Eseri ve Aile Mektupları, 35. 2. Bilet, para yerine kullanılan metal veya başka şeyden parça. 3. Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya veya benzerinden ayırmaya yarayan özel isim veya işaret: §
"Pencere camlarından birinin üst kısmında, dışarıdan, eski harfli, markası görünen, kurumuş bir kalıp sabun…" -Necip Fazıl Kısakürek, Hikâyelerim, 117. § "
Ford veya başka bir marka otomobile doğmadığına şaşmayanlar bile dünyaya gelmediklerine şaşabilirlerdi." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 120. § "
Meliha yeni markalı bir kolonya şişesi açtı." -Peyami Safa, Bir Akşamdı, 126. § "
Alafrangada bir adamın isminin yahut isimlerinin böyle ilk harfi yahut harfleri konulmak vardır ki, buna o adamın "markası" denilir." -Ahmet Midhat Efendi, Felatun Beyle Rakım Efendi, 131. § "
Mesela filan paşa, debdebesi tamam olmak için nasıl pırlanta markalı altın tabaka kullanmalı ise ..." -Ruşen Eşref Ünaydın, Bütün Eserleri, 30. § "
Köşesi altın markalı küçük cep cüzdanının içinden bir kart çıkarıp uşağa verdi." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 76. § "
Geçen ay, İstanbul plakalı Mustang marka bir arabanın içinden, dergiciklerini dağıtan çocuklara ateş etmiş." -Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişi, 171. § "
… İslamda bulurken, , bütün bu kıymetlerin, marka Müslümanlarına veda etmesi ve komünistlerde karar kılması izah kabul eder mi hiç?" -Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 94. §
"Sık sık ittirdiği gözlüğünün saplarından biri kırıktı ve seloteyple yapıştırılmıştı ama o gözlüğünü pahalı bir markaymış gibi özenle tutuyordu." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 78. 4.
mec. Tanınmış ürün, saygın kişi vb: § "
Herkes kendi kullandığı markanın en iyi olduğunu iddia etti." -Nazım Hikmet Ran, Yeşil Elmalar, 129.