masa anlamı Rum.mesá
1. Ayaklar veya bir destek üzerine oturtulmuş tabladan oluşan mobilya:§
"Yanan avuçlarını masanın mermerine dayadı." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 5. §
"Bir küçük masa üzerinde dikiş filan edevatı görülürdü." -Ahmet Midhat Efendi, Felatun Beyle Rakım Efendi, 154. §
"Burada geniş orta masası, küçük içki dolabı, büyük bir sedir vardı." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 70. § "
Güneşli kahve terasındaki masalar masif ağaçtandı."
-Adalet Ağaoğlu, Dar Zamanlar-3 Hayır, 14. §
"Odadaki dumanlar arasında biraz düşünceli ve sessiz kaldıktan sonra elinin iki parmağını küçük bir sigara masasına dayanmış tutarak." -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar III, 92. §
"Tuvalet masası Japonez bir paravana ile yatak odasından ayrılmıştı." -Peyami Safa, Sözde Kızlar, 35. § "
Buraya bir sandalye ile bir kanepe ve iki masa koydum." -Ziya Gökalp, Ziya Gökalp'ın Mektupları, 113. §
"Bu anda size masa başında mektup yazarken." -Ziya Gökalp‘ın Neşredilmemiş Yedi Eseri ve Aile Mektupları, 20. § "
Kirli duvarlardan kaldırılmış tablolar çekilen masalar geride isle çerçevelenmiş dörtgen aklıklar bırakmıştı."
-Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişi, 11.§
"Usta hâlâ yemek masasının başında oturuyor." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 55. §
" Eve geldiğimde yazı masasının üstünde bir mektup buldum." -Ahmet Rasim, Ramazan Sohbetleri, 253. §
"Aynı yemek masasını birlikte kaydettiğimiz..." -Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp'ten Kosova'ya, 3. § "
Her tarafa serpilmiş koltuklar, iskemleler, sigara masaları vesaire." -Necip Fazıl Kısakürek, Bir Adam Yaratmak, 38. § "
… masama oturup yeni bir çay…" -Elif Şafak, Mahrem, 26. §
"Birkaç ahşap masa, ahşap iskemle…" -Buket Uzuner, Şairler Şehri, 14. § "
Yemek masasının üzerine yerleştirilen tabureye oturmuş berbere saçlarını kestiriyordu." -Orhan Pamuk, Kara Kitap, 12. "
Tinlerin (ruhların) yolu yordamıyla çağrılınca tirge (masa) başına seğirtecek üşüştüklerine varıncaya dek türlü nenlere (şeylere) inanır, yırlarında (şiirlerinde) olsun, düzeyitlerinde (nesirlerinde) olsun, yazağından (kaleminden) ne çıkmışsa hepsinde ölmez derin derin..." -Nurullah Ataç, Diyelim, 100. §
"Batılı alacaklılarımız bizi Paris'te ameliyat masasına yatırmışlar.-Attila İlhan, Batının Deli Gömleği, 18. 2. Aynı masada oturanların tümü. 3. Dairelerde, kurumlarda belli konularla ilgili işlerin görüldüğü bölüm: §
"Bu yaklaşmanın mutlaka yeşil bir akademi masası başında olması şart değildir." -Peyami Safa, Osmanlıca-Türkçe-Uydurmaca,, 17. 4. İç içe geçme ayaklarıyla yüksekliği
ayarlanabilen masa biçiminde atlama aracı. 5. Düz duruşlu yer, düzlek yapı.