eski sf. 1. Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı:
 "Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden?" -N. Ataç. 2. Önceki, sabık:
 "Bu durumun eski sevgilinin onurunu kırması doğal." -A. Kutlu. 3. Geçerli olmayan. 4. Herhangi bir meslekte uzun süreden beri çalışmış olan. 5. Mesleğinde uzmanlaşmış, deneyimi olan:
 Eski öğretmen. 6.
 is. Çok kullanmaktan yıpranmış, harap olmuş şey:
 "Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum." -H. Z. Uşaklıgil. 7.
 is. alay Herhangi bir görevden düştüğü veya durumunu yitirdiği için bir kimsenin eski saygınlığının kalmadığı durumlarda kullanılan bir söz:
 Mebus eskisi. Müdür eskisi.