Yüreklerini kansere kurban vermişler için tüm insanlık dua etse de
nafile.
Although cancer victims gave their hearts to pray for all of humanity in vain.
Kaynak: internethaber.comHildebrand Burak'ı bildiğinden elleri ayaklarına dolandı ve hamle yaptıysa da
nafile, fileleri 2.
Wandering hands, feet, and moves Burak has done Hildebrand knows the vain, nets 2
Kaynak: blog.milliyet.com.trBazen O'nun
nafile olarak kıldığı bir rekât namaz, bizim hatimle kıldığımız teravih namazı kadar sürerdi.
Sometimes a genuflections rendered in vain His prayer, Tarawih prayer in our hatimle which We would have taken up.
Kaynak: samanyoluhaber.comNafile, Arapça kökenli sözcük. İslam dininde, gerek olmamasına rağmen fazladan yapılan ibadetlere verilen isimdir. "
nafile" olarak
Kaynak: Nafile Sevap, İslam dininde kişinin iyi hareketleri ve farz ve
nafile ibadetleri yerine getirmesinden dolayı kazandığı hayra verilen isimdir.
Kaynak: SevapOruç fukaha (fıkıhçılar, islam hukukçuları)'ya göre farz , vacip ,
nafile ve mekruh nevilerine ayrılır. Ramazan orucu, vakti tayin
Kaynak: OruçTasavvufta farz ve
nafile ibadetlerin dışında uzun toplu veya bireysel zikir önemli bir ibadettir. Ayrıca tasavvufta, kişinin kendisini
Kaynak: İslamrastlamak olasıdır Kur'anda geçen teheccüd namazı ise sadece peygambere mahsus bir ibadet olarak Kur'anda ifade edilen
nafile bir ibadettir.
Kaynak: NamazKaynaklara göre Calpurnia kocasının öldürüleceğini rüyasında görmüş ve
nafile bir uğraş olarak onu uyarmaya çalışmıştır. Shakespeare 'in
Kaynak: Calpurnia PisonisDünyada sevilmiş ve seven
nafile bekler,: Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.:— Yahya Kemal Beyatlı : Karşısında nice erbab-ı denaât
Kaynak: İştikak (sanat)Özürlü kişi, namaz vakti içinde aldığı abdestle; istediği kadar farz, kazâ ve
nafile namaz kılabilir, Kur'ân-ı Kerîm okuyabilir.
Kaynak: Özürlü abdestiBunlar dışında
nafile ve umre tavafları da vardır. Her bir tavaf amaçları bakımından birbirinden ayrılır. Kudum tavafı (tavafü'l-kudum)
Kaynak: Tavaf