nârin ne demek?
- 4 sözlük, 5 sonuç.Güncel Türkçe Sözlük
narin anlamı
sf. (na:rin) 1. İnce yapılı, yepelek, nazenin: "Bir tezgâhta tülbent dokuyan narin bir kıza âşık oldum." -S. F. Abasıyanık. 2. İnce, nazik: "Söğüdün yaprağı narindir narin." -Halk türküsü.
sf. (na:rin) 1. İnce yapılı, yepelek, nazenin: "Bir tezgâhta tülbent dokuyan narin bir kıza âşık oldum." -S. F. Abasıyanık. 2. İnce, nazik: "Söğüdün yaprağı narindir narin." -Halk türküsü.
Kişi Adları Sözlüğü
Narin anlamı Köken: Far.
Söyleyiş: (na:rin) Cinsiyet: Kız
İnce yapılı, zarif.
Söyleyiş: (na:rin) Cinsiyet: Kız
İnce yapılı, zarif.
Türkçe - İngilizce
narin anlamı
sıfat
1) delicate
2) slim
3) fragile
4) slender
5) fine
6) frail
7) slight
8) sylphish
9) sylphlike
10) sylphy
11) willowy
sıfat
1) delicate
2) slim
3) fragile
4) slender
5) fine
6) frail
7) slight
8) sylphish
9) sylphlike
10) sylphy
11) willowy
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
narin anlamı
Takunya.
Takunya.
Çıtak *Çivril -Denizli
narin anlamı
İyi.
İyi.
Vazıldan *Divriği -Sivas
nârin eş anlamlısı
ince
sf. 1. Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı: İnce minare. İnce değnek. İnce kitap. 2. Zayıf: "Sarışın, kuru, ince bir kadındı." -Y. K. Beyatlı. 3. Taneleri ufak, iri karşıtı: İnce un. İnce kum. 4. Aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı: İnce nakış. 5. Ayrıntılı: "Bugün temizlikçi geliyor. Şöyle ince bir temizliğe..." -T. Uyar. 6. Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar). 7. Tiz (ses), pes karşıtı: "İnce bir çocuk sesinin hırçınlaştığı, ağladığı işitildi." -R. N. Güntekin. 8. Hafif, gücü az: "Hiçbir hareket bu gülüş kadar belirsiz ve ince değildir." -S. F. Abasıyanık. 9. mec. İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı: "Benim hasta olduğum günlerde her şey uzun uzun düşünülmüş, ince hesaplarla hazırlanmıştı." -R. N. Güntekin. 10. mec. Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısını kazanan, zarif, kaba karşıtı: "Bu gülümseyişte, herkesin hemen seçemeyeceği bir ince alay gizli." -A. Ağaoğlu.
sf. 1. Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı: İnce minare. İnce değnek. İnce kitap. 2. Zayıf: "Sarışın, kuru, ince bir kadındı." -Y. K. Beyatlı. 3. Taneleri ufak, iri karşıtı: İnce un. İnce kum. 4. Aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı: İnce nakış. 5. Ayrıntılı: "Bugün temizlikçi geliyor. Şöyle ince bir temizliğe..." -T. Uyar. 6. Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar). 7. Tiz (ses), pes karşıtı: "İnce bir çocuk sesinin hırçınlaştığı, ağladığı işitildi." -R. N. Güntekin. 8. Hafif, gücü az: "Hiçbir hareket bu gülüş kadar belirsiz ve ince değildir." -S. F. Abasıyanık. 9. mec. İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı: "Benim hasta olduğum günlerde her şey uzun uzun düşünülmüş, ince hesaplarla hazırlanmıştı." -R. N. Güntekin. 10. mec. Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısını kazanan, zarif, kaba karşıtı: "Bu gülümseyişte, herkesin hemen seçemeyeceği bir ince alay gizli." -A. Ağaoğlu.
nazenin
sf. (na:zenin) esk. 1. Cilveli, nazlı. 2. Narin, ince yapılı. 3. Şımarık, nazlı yetiştirilmiş: "Gelgelelim bu nazeninim, gümrük kolcularıyla fingirdemeye başlamış." -R. N. Güntekin.
sf. (na:zenin) esk. 1. Cilveli, nazlı. 2. Narin, ince yapılı. 3. Şımarık, nazlı yetiştirilmiş: "Gelgelelim bu nazeninim, gümrük kolcularıyla fingirdemeye başlamış." -R. N. Güntekin.
nazik
sf. (na:zik) 1. Başkalarına karşı saygılı davranan: "Seçilmişlik duygusu insanları birbirine yakınlaştırdığından içeride herkes birbirine karşı son derece nazikti." -E. Şafak. 2. İnce yapılı, narin: "Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler." -S. F. Abasıyanık. 3. Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen, kötüleşebilen: Nazik bir bitki. 4. Gerekli önlemler alınmadığında daha kötü olan, kritik: "Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır." -A. Ş. Hisar. 5. Dikkat isteyen, özen gerektiren: "Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez." -H. R. Gürpınar.
sf. (na:zik) 1. Başkalarına karşı saygılı davranan: "Seçilmişlik duygusu insanları birbirine yakınlaştırdığından içeride herkes birbirine karşı son derece nazikti." -E. Şafak. 2. İnce yapılı, narin: "Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler." -S. F. Abasıyanık. 3. Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen, kötüleşebilen: Nazik bir bitki. 4. Gerekli önlemler alınmadığında daha kötü olan, kritik: "Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır." -A. Ş. Hisar. 5. Dikkat isteyen, özen gerektiren: "Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez." -H. R. Gürpınar.
yepelek
sf. hlk. İnce yapılı, zarif, narin.
sf. hlk. İnce yapılı, zarif, narin.
"nârin" için örnek kullanımlar
Narin, Fırat'a kendisini bırakmaktan, pek çok neden yüzünden korkuyor.
Delicate, leaving the Euphrates itself, because of the fear many reasons.
Kaynak: gazetea24.comIrmak ile Yaslıhan'a gidecek olan Fırat, yola çıkmadan önce bir kez daha Narin'in evine gitti.
Yaslıhan'a the Euphrates River, which will go, one more time before leaving Narin's gone home.
Kaynak: hurriyet.com.trŞık ve narin bir görünüme sahip olan LG Optimus G Pro donanımsal olarak ise son derece iddialı.
The LG Optimus S has a stylish and delicate look Pro hardware is extremely ambitious.
Kaynak: scroll.com.trNarin, Fırat'a hiç bir şekilde karşı koyamazken, aslında tek düşündüğü Irmak'a ne olacağıdır.
Delicate, the Euphrates koyamazken against in any way, in fact, what will be the only one thinking Eridani.
Kaynak: habera.comAbrosaurus (Yunanca : αβρος ince-narin, σαυρος kertenkele), Macronaria (büyük burun delikli) sauropod dinozorlardandır. Pek çok dinozorun
Kaynak: Abrosaurus
Kaynak: Abrosaurus
