düşkün sf. 1. Bir şeye kendini aşırı vermiş olan, çok bağlı, meraklı, tutkun:
"Onlar kadar birbirine düşkün, birbirine uymuş bir çift daha ömrümde görmedim desem yeri vardır." -H. E. Adıvar. 2. Geçim sıkıntısına düşmüş:
"Eski arkadaşının düşkün bulunduğu hâlinden anlaşılıyordu." -R. H. Karay. 3. Yoksulluk sebebiyle mutluluk ve refahını yitirmiş:
"Zavallı, arabasını satmış, düşkün bir hâldeydi." -Y. K. Beyatlı. 4. Yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle çalışma gücünü yitirmiş. 5.
mec. Değer ve onurunu yitirmiş. 6.
mec. Kötü yola düşmüş, ahlaksız:
"Emniyet memurları Beyoğlu'nun çalgılı bahçelerinden yüz yirmi düşkün kız derleyip toplamış." -Y. Z. Ortaç.
tutkun sf. 1. Gönül vermiş, meftun, meclup:
"Kapıda bekleşen tutkunlarından bir tanesinin arabasına atladığı gibi ortadan kayboluyordu." -E. E. Talu. 2. Bir şeye alışmış, bağlanmış, düşkün:
"Ben yine eskisi gibi tutkunum tiyatroya." -N. Cumalı.