opera anlamı Fr. Opéra, Drame lyrique
Orkestranın uydaşlığiyle ( refakatiyle) oynanan şarkılı, nazımlı yüksek sahne eseri, ki lirik dram da denir.

opera anlamı İng. opera Alm. Oper Fr. théâtre lyrique, opéra itl. opera
Konuşmaları yüceltilmiş, orkestra eşliğindeki insan sesi ile gerçekleştirilen ve müziğin önemli bir öğe olarak tüm dramatik özellikleri denetlediği oyunlara verilen ad.

opera anlamı Alm. Oper Fr. drame lyrique İtl: Opera
(İt. Opera - yapıt) XVIII. yüzyıldan bu yana, metni, orkestra eşliğindeki insan sesi ile yürütülen müzikli oyunlara verilen ad. Floransa'lı soylu kişilerin "Camerata" topluluğunca eski Yunan oyunlarını yeniden yaşatmak çabasıyla ortaya çıkmış bir türdür. Koronun eşliğinde ezgilerle beslenen eski Yunan oyunları örnek alınarak "Daphne" adlı ilk operayı, Ottavio Rinnucini yazmış ve Jacopo Peri bestelemiştir. Bu ilk opera, 1590 yılı karnavalında Floransa'da oynanmıştır.

opera anlamı
XVIII. yüzyıldan bu yana, metni, orkestra eşliğindeki insan sesi ile yürütülen oyun.

opera anlamı
is. (ope'ra) 1. Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri: "Viyana tiyatrolarına, operasına, aktris hayatına, gece eğlencelerine dair bildiklerini, gördüklerini hep anlattı, anlattı." -P. Safa. 2. Bu eseri oynayan sanatçı topluluğu. 3. Böyle eserlerin oynandığı yapı.

opera anlamı
isim
1) opera

opera anlamı İt..opera
1.Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri: § "Bunlar hep o muharebe vaka-i azimesi üzerine kendileri için birer cihet-i ihtisas bularak kasideler söylerler, levhalar boyarlar, heykeller yontarlar, romanlar, dramlar, komedyalar tertip ederler. Şarkılar, marşlar, operalar bestelerler." -Ahmet Midhat Efendi, Gönüllü, 5. § "Wagner operasının şahısları gibi hususi havlarla gelişleri, onun içinde uyanışları vardı." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 60. § "Halbuki opera veya gazel dört köşesinden ilmikle boğulmuş bir feryattır." -Peyami Safa, Şimşek, 242. § "Halit Ziya "Rigaletta" operasından esinlendiği Mösyö Kanguru adlı bir uzun hikâyesini… ona adamıştı." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 19. § "Bir hanım meşhur Faust Operasının -nihayetine takarrüp ettiği-bahçe faslını şedit bir hiss-i mahasinperverane ile çalıyordu." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri I, 48. § "Feodal şatolarda opera zuhur etti." -Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, 49. § "Bale, opera gecelerine gitmiyorlar mı?" -Adalet Ağaoğlu, Bir Düğün Gecesi, 12. § "Yukarda Muzika-yı Hümayun Karmer operasının en beylik parçasını çalıyordu." -Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz, 161. § "Mesela, roman, fabl, opera bu kuralların dışında kalır." -Cemil Meriç, Kırk Ambar, 59. § "…klasiklerin çevirisi buna dayandırıldığı gibi, Devlet Konservatuvarı'na Devlet Tiyatro Bale ve Operası'na verilen abartılmış önem, bundan kaynaklanıyordu." -Attila İlhan, Aydınlar Savaşı, 24. 2. Böyle eserlerin oynandığı yapı: § "Ah, bugün operada bir locam var." -Ruşen Eşref Ünaydın, C. 9, 156. § "Bu handiyse grotesk opera sahnesi, o denli canlı ve önündeydi ki, Viki'nin başı döndü." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 296. § "Operadan çıkınca, Régence var Paris'te, güzel, tarihîbir lokanta, orada konuştuk uzun uzadıya. Razı oldu tabii." -Peyami Safa, Yalnızız, 234. 3. Bu eseri uygulayan sanatçı topluluğu.