organ anlamı Fr.organe
1. Canlı bir vücudun, belirli bir görev yapan ve sınırları kesin olarak belirlenmiş bölümü, uzuv: § "
Sünügler, bir hayvan organizmasının organlarıdır." -Ziya Gökalp, Türk Uygarlığı Tarihi, 119. §
"İnsan vücudunda lüzumsuz bir organ yoktur." -Peyami Safa, Yalnızız, 26. §
"… teneffüs organları…" -Ahmet Rasim, Tarih ve Muharrir, 164. §
"Düşünür düşünmez de içine bir yıldırım düştü ve iç organları yanmış gibi bir acıyla içi acıdı." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 44. 2.
mec. Bir görevi, bir işi yerine getirmekle yükümlü kuruluş:§
"Lakin, ne yazık ki, iş bu sonuca varıncaya kadar, Genç Kalemler'le Fecr-i Ati'nin organı olan Servet-i Fünun arasındaki polemikler çok çirkin bir şekil almıştı." -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 39. § "
Ahmet Cevdet Bey, İkdam gazetesini Türkçülüğün bir organı hâline koydu." -Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, 9. §
"Organı olan gazetelerde anketler yapıyor." -Peyami Safa, Sosyalizm-Marksizm-Komünizm, 101. §
"Ülkelerle yazarlar arasındaki fikir alışverişini kolaylaştıracak organları kurmak buna engel olabilecek bazı önyargıları da yıkmak gerekmektedir." -Cemil Meriç, Kırk Ambar, 42. § "
Son günlerde gerek resmi, gerekse özel bazı şahıs ve kurumların, yayın organlarının dilimize sözde akla uygun şekle sokmak için, eskiticikleri ve Tamlamaları yeniden meydana çıkarmak istedikleri görülüyor." -Nurullah Ataç, Dergilerde Deneme, 342. § "
Partinin merkez organı Gerçek Gazetesinde sekreter." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 258.