otel anlamı Fr.hôtel
Yolcu ve turistlere geceleme imkânı sağlamak, bunun yanında yemek, eğlence gibi türlü hizmetleri sunmak amacıyla kurulmuş işletme: § "
İşte araba yok, otel yok." -Ahmet Midhat Efendi, Henüz 17 Yaşında, 17. § "
Mesela karısıyla bir otele gittiği zaman çabucak hizmetçileri, hatta otelin sahibini hükmü altına alır..." -
Reşat Nuri Güntekin, Eski Hastalık, 15. § "
Büyük oteller gibi muntazam ve yeni bir bina." -Ziya Gökalp, Ziya Gökalp'ın Mektupları, 39. § "
Londra'da güzel bir otelde kalmıştım bir kez." -Adalet Ağaoğlu, Bir Düğün Gecesi, 62. § "
Otelin önüne indiriliyor, denkler açılıyor, tekrar yükleniyor, çivileniyordu." -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 30. § "
Bir mefruşat mağazasının döşediği vâsi bir otel, bir kulüp salonuna benzer." -Ruşen Eşref Ünaydın, Diyorlar Ki, 3. § "
Bari hangi otele ineceğinizi biliyor musunuz?" -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bir Sürgün, 38. § "
Kadınsız girdiği otel yoktu." -Peyami Safa, Sözde Kızlar, 40. § "
Otellerden, köşklerden herkes mavi gözlükler takarak dışarı çıkıyor." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri II, 103. § "
Şimdi otelin salonunda oturmuş, etrafımdaki sarışın beyaz kadınlara bakarken bu sözleri hatırladım ve kulaklarımda kamçılanan zencinin çığlıkları çınladı yine." -Nazım Hikmet Ran, Yeşil Elmalar, 137. §
"… oteli kiralamakta olduğunu duyunca karargâhın buraya konacağını anladım." -Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya, 122. §
"Bütün şairleri aynı otelde ağırlamak mümkün..." -Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp'ten Kosova'ya, 2. §
"Geceyi rastgeldiği otelde geçirmekte…" -Necip Fazıl Kısakürek, Hikâyelerim, 87. §
"Bir akşam biz üç kafadar Kahire'nin tanınmış otellerinden Sheperd's Hotel'in önünde aylak aylak dolaşıyorduk." -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 63. § "
Otelimde ve şehrin her tarafında, havası alınmış bir şişede, bir mutlak vakum'da yaşar gibi yaşıyorum." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 248. § "
Hani bir gün ünlü yazarlarımızdan biri "Köydeki büyük otele indik, banyoya girdik, sonra incecik bardaklarla sunulan buz gibi şampanyaları içtik, köydeki üniversitenin sayın rektörüyle konuştuk diye mi yazılar yazalım? Böyle mi gösterelim köylerimizi?" gibisinden lâkırdılar etmişti, bunun karşısında akan suların…"-Nurullah Ataç, Prospero ile Caliban, 58.