Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
otobüs anlamı Fr.autobus
Yolcu taşıyan, motorlu, büyük taşıt. § "Otobüsün vantilatör kayışı koptu." -Adalet Ağaoğlu. Kendini Yazan Şarkı Evcilik Oyunu. s. 12. § "İnsanın benliğine çarparak muhakkirane geçen binlerce otomobillerinde, otobüslerinde değil..." -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri II, 134. § "Yolunu şaşırmış ve freni kopmuş bir otobüsün arızalı bir yokuştan aşağı alabildiğine süratle indiği sırada yolcuları sarsan..." -Peyami Safa, Din, İnkılap, İrtica, 31. § "... otobüslerle Struga'ya götürmekle vazifelendirilmişlerdi." -Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp'ten Kosova'ya, 2. § "… favorili delikanlıların sel gibi şırıldadığı ve arsız otobüsler ve dolmuşların zırıldadığı ve arsız bu yolda, 40 yıl önce, artık batmakta olan mazi güneşinin son akisleri." -Necip Fazıl Kısakürek, Sultan Vahidüddin, 10. § "… boş bir otobüs yakalamak." -Elif Şafak, Mahrem, 19. § "Daha sonra Mehmet'in otobüs işletmecisi patronundan çekindiği için-olsa gerek-‘Hadi öyleyse bakalım' diyerek bu zoraki daveti gönülsüzce yaptı" -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 19. § "Tek tük geçen arabalar ve eski otobüsler, poğaçacıyla işbirliği eden salepçinin kaldırıma konup kalkan güğümleri ve dolmuş durağının değnekçisinin düdüğü." -Orhan Pamuk, Kara Kitap, 11. § "Yok, gençler saygı göstermelidir yaşlılara, otobüste yer vermelidir onlara."-Nurullah Ataç, Prospero ile Caliban, 105. § "İlk tramvaylar, ilk otobüsler, ürkek ve utangaç ortalarda." -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 263.